9786257002240
546988
https://www.hesapli24.com/17-yuzyil-turk-siirinde-tasavvuf-telakkasi
17. Yüzyıl Türk Şiirinde Tasavvuf Telakkasi
37.26
Tefsir, hadîs, fıkıh, kelâm, felsefe, sosyoloji, psikoloji, dinler tarihi, din eğitimi, hüsn-i hat, cifir, iktisat,
fen bilimleri, mûsikî gibi ilimlerle sıkı münasebeti olan tasavvufun edebiyat ile olan bağı, diğerlerine
kıyasla biraz daha kuvvetli olmuştur. Hâl dilini kâl ile anlatabilmek her ne kadar mümkün olmasa da
hemen her mutasavvıf, bir taraftan mürid ve talebelerini irşat için şair edasıyla şiirler söyleyerek esrâra
âşinâ olan kimselere sesini duyurmuş; diğer taraftan da şiirin mecâzlar ve mazmunlarla örülü dünyasında
remizler ve nükteler vasıtasıyla his ve fikirlerini sırra ehil olmayandan sakındırma vazifesi yürütmüştür.
Bu tutum, sadece Tekke şeyhleri ve şairlerinde görülmemiş, zamanla derûnî hisleri ve ifşâsı tehlikeli
fikirleri dile getirmek isteyen Divân şairlerinde ve halkın duygu, his ve heyecanlarını terennüm eden Halk
şairlerinde de kendini göstermiştir. Doğuşundan itibaren şiirin büyülü perdesi arkasına gizlenmeyi başaran
tasavvufun, en güzel tanım ve tarifleri şiir vasıtası ile yapılmış; en anlaşılamaz ve idrâk edilemez denilen
meseleleri şiir ile izah edilmiş; yüzlerce kavram ve mecâzları şiir dilinin âsûdeliği içerisinde alegorik
kalıplarda kendisine yer edinmiştir. Mecâz ve mazmunlarla örülü şiirin tabiatı ile tasavvufun birlik/vahdet
şuurunun imtizacı, tasavvuf tarihine ve Türk edebiyatına sayısız âbideler kazandırmıştır. Bizim çalışmamız
da şiirin tasavvufla bu münasebetini ortaya koymayı hedeflemiştir. Bunun için, edebiyatın zirvede olduğu
ve Osmanlı Devleti'nin bir önceki yüzyılda yakaladığı zirveyi koruma çabası verdiği 17 yüzyılın öne
çıkan şairlerinin divânları mısdak olarak seçilmiştir.
Tefsir, hadîs, fıkıh, kelâm, felsefe, sosyoloji, psikoloji, dinler tarihi, din eğitimi, hüsn-i hat, cifir, iktisat,
fen bilimleri, mûsikî gibi ilimlerle sıkı münasebeti olan tasavvufun edebiyat ile olan bağı, diğerlerine
kıyasla biraz daha kuvvetli olmuştur. Hâl dilini kâl ile anlatabilmek her ne kadar mümkün olmasa da
hemen her mutasavvıf, bir taraftan mürid ve talebelerini irşat için şair edasıyla şiirler söyleyerek esrâra
âşinâ olan kimselere sesini duyurmuş; diğer taraftan da şiirin mecâzlar ve mazmunlarla örülü dünyasında
remizler ve nükteler vasıtasıyla his ve fikirlerini sırra ehil olmayandan sakındırma vazifesi yürütmüştür.
Bu tutum, sadece Tekke şeyhleri ve şairlerinde görülmemiş, zamanla derûnî hisleri ve ifşâsı tehlikeli
fikirleri dile getirmek isteyen Divân şairlerinde ve halkın duygu, his ve heyecanlarını terennüm eden Halk
şairlerinde de kendini göstermiştir. Doğuşundan itibaren şiirin büyülü perdesi arkasına gizlenmeyi başaran
tasavvufun, en güzel tanım ve tarifleri şiir vasıtası ile yapılmış; en anlaşılamaz ve idrâk edilemez denilen
meseleleri şiir ile izah edilmiş; yüzlerce kavram ve mecâzları şiir dilinin âsûdeliği içerisinde alegorik
kalıplarda kendisine yer edinmiştir. Mecâz ve mazmunlarla örülü şiirin tabiatı ile tasavvufun birlik/vahdet
şuurunun imtizacı, tasavvuf tarihine ve Türk edebiyatına sayısız âbideler kazandırmıştır. Bizim çalışmamız
da şiirin tasavvufla bu münasebetini ortaya koymayı hedeflemiştir. Bunun için, edebiyatın zirvede olduğu
ve Osmanlı Devleti'nin bir önceki yüzyılda yakaladığı zirveyi koruma çabası verdiği 17 yüzyılın öne
çıkan şairlerinin divânları mısdak olarak seçilmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.