9786258430820
746172
https://www.hesapli24.com/adana-mavralari
Adana Mavraları
14.62
Mavra, su dolaplarının Adana dilindeki söylenişidir. 1900'lü
yılların başından Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar,
Adana'nın eski fotoğraflarında mavraları görürüz. Onlarca
mavra, yüzyıllara meydan okuyan Taşköprü'nün altından akıp
giden Seyhan Nehri'nin kıyısında sıralanmıştır. O vakitler nehir
sularının akışıyla çark döner, mavra denilen bu su dolapları
şehre su verirdi. Bazen mavralar at veya eşek yardımı ile ya da
insan gücüyle döndürülürdü.
O günlerde şehir suyu olmadığı için Adana halkı tulumba
veya nehir suyu kullanırdı. Nehir kenarlarındaki bahçeler ve
şeker kamışı tarlaları mavralarla sulanırdı. Evlerin bahçelerinde
küçük bir bahçe mavrası bulunurdu. Bu mavralarla su, kuyulara
dökülür, kuyulardan da çekilerek bahçelere verilirdi.
Geceleri mavraların çıkardığı gıcırtı, nehrin etrafındaki
mahallelere bazen tatlı bir ninni gibi bazen de rahatsız edercesine
bir gürültü ile yayılırdı. Mavranın mil yatağına, bir miktar
kömür konularak gıcırtı çıkarması, böylece düzeneği kuran
kişinin istirahate çekildiğinde mavranın dönüp dönmediğini
duyması sağlanıyordu. Kulakları okşayan mavraların çıkardığı
bu ses, zaman içinde bir Adana deyimine dönüştü. Boş konuşmalara,
gevezelik yapmaya, lakırtı yapmaya ve yeri geldiği
zaman insanların olayları abartarak anlattığı hikaye ve laflara
“Adana Mavrası” denildi.
Mavra, su dolaplarının Adana dilindeki söylenişidir. 1900'lü
yılların başından Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar,
Adana'nın eski fotoğraflarında mavraları görürüz. Onlarca
mavra, yüzyıllara meydan okuyan Taşköprü'nün altından akıp
giden Seyhan Nehri'nin kıyısında sıralanmıştır. O vakitler nehir
sularının akışıyla çark döner, mavra denilen bu su dolapları
şehre su verirdi. Bazen mavralar at veya eşek yardımı ile ya da
insan gücüyle döndürülürdü.
O günlerde şehir suyu olmadığı için Adana halkı tulumba
veya nehir suyu kullanırdı. Nehir kenarlarındaki bahçeler ve
şeker kamışı tarlaları mavralarla sulanırdı. Evlerin bahçelerinde
küçük bir bahçe mavrası bulunurdu. Bu mavralarla su, kuyulara
dökülür, kuyulardan da çekilerek bahçelere verilirdi.
Geceleri mavraların çıkardığı gıcırtı, nehrin etrafındaki
mahallelere bazen tatlı bir ninni gibi bazen de rahatsız edercesine
bir gürültü ile yayılırdı. Mavranın mil yatağına, bir miktar
kömür konularak gıcırtı çıkarması, böylece düzeneği kuran
kişinin istirahate çekildiğinde mavranın dönüp dönmediğini
duyması sağlanıyordu. Kulakları okşayan mavraların çıkardığı
bu ses, zaman içinde bir Adana deyimine dönüştü. Boş konuşmalara,
gevezelik yapmaya, lakırtı yapmaya ve yeri geldiği
zaman insanların olayları abartarak anlattığı hikaye ve laflara
“Adana Mavrası” denildi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.