9786053065852
525257
https://www.hesapli24.com/adin-huzun-olsun-adana
Adın Hüzün Olsun Adana
8.41
Adana... bir dönem hem de çok uzun bir dönem Bossa'sıyla, Sasa'sıyla, Temsa'sıyla, Marsa'sıyla, Teksa'sıyla, Mensa'sıyla, Güney Sanayi'siyle, Paktaş'ıyla, Milli Mensucat'ıyla, Özbubucak'ıyla, Akdeniz'iyle ve irili ufaklı onlarca, yirmilerce çırçırıyla genç Cumhuriyetin ekonomik kalbini besleyen en önemli bir kaç ana damar kentlerden biriydi. Kendi insanıyla birlik de doğu-batı-kuzey hinterland'ın da yer alan on, on beş kentin ocaklarını tüttüren, yuvalarını şenlendiren, evlere aş, iş, ekmek, ailelere sevgi ve bereket, bebelere süt gönderen, cam eksen meyveye duran bereketli toprakları vardı. Uzun, ince narin yapılı palmiye ağaçlarının ve yazlık bahçe sinemalarının süslediği sessiz, tertemiz bulvarlar, enva-i türlü çiçeklerle bezeli meşhur Atatürk Parkı, Orhan Veli'nin, şiirlerinde "yaylım" dediği fayton arabalar son model mercedesler den daha alâ ve sağlıklı, Adanalıyı bir mahalleden bir mahalleye taşırdı. Ma'aile ya da mahalleli olarak gittiğimiz ömre bedel yazlık bahçe sinemalarımız vardı. Bize en yakın olanlar... Halk Sineması, Nur Sineması, Yeni Sinema, Şan Sineması ve Bağdat Sinemasıydı. Adana... 1950' li yıllardan itibaren uzun yıllar ekonomik nedenlerle, 1980 li yılların ortaları itibariyle de bölücü terör nedeniyle yoğun bir iç göçün muhatabı oldu. Kent estetiği, şehir planlaması, kentsel destinasyon alanları ve habitat'ı açısından kontrol edilemeyen ve iyi yönetilemeyen iç göç dalgaları yıllar içerisin de kentin nev –i şahsına özgün demoğrafik yapısını ve habitat'ını derin bir biçimde bozdu. Kent, kendi özgün değer, doku ve markalarını yıllar içerisinde bir bir kaybetti. Kaybettiklerinin yerine onlara muadil bir değer üretemedi ve sürekli kan kaybetti. Ruhunu kaybedip hevasını ilah edinen dünya metaı aşığı insan kendi ruhu ile birlikte kentlerin de ruhlarını öldürdü. Bu gün ise bu kadim kent ikbalden zillete düşmüş nadan bir mirasyedi gibi yeniden kendi küllerinden doğacak Zümrüd-ü Anka Kuşu olmayı beklemektedir.
- İsmail Göktürk
Adana... bir dönem hem de çok uzun bir dönem Bossa'sıyla, Sasa'sıyla, Temsa'sıyla, Marsa'sıyla, Teksa'sıyla, Mensa'sıyla, Güney Sanayi'siyle, Paktaş'ıyla, Milli Mensucat'ıyla, Özbubucak'ıyla, Akdeniz'iyle ve irili ufaklı onlarca, yirmilerce çırçırıyla genç Cumhuriyetin ekonomik kalbini besleyen en önemli bir kaç ana damar kentlerden biriydi. Kendi insanıyla birlik de doğu-batı-kuzey hinterland'ın da yer alan on, on beş kentin ocaklarını tüttüren, yuvalarını şenlendiren, evlere aş, iş, ekmek, ailelere sevgi ve bereket, bebelere süt gönderen, cam eksen meyveye duran bereketli toprakları vardı. Uzun, ince narin yapılı palmiye ağaçlarının ve yazlık bahçe sinemalarının süslediği sessiz, tertemiz bulvarlar, enva-i türlü çiçeklerle bezeli meşhur Atatürk Parkı, Orhan Veli'nin, şiirlerinde "yaylım" dediği fayton arabalar son model mercedesler den daha alâ ve sağlıklı, Adanalıyı bir mahalleden bir mahalleye taşırdı. Ma'aile ya da mahalleli olarak gittiğimiz ömre bedel yazlık bahçe sinemalarımız vardı. Bize en yakın olanlar... Halk Sineması, Nur Sineması, Yeni Sinema, Şan Sineması ve Bağdat Sinemasıydı. Adana... 1950' li yıllardan itibaren uzun yıllar ekonomik nedenlerle, 1980 li yılların ortaları itibariyle de bölücü terör nedeniyle yoğun bir iç göçün muhatabı oldu. Kent estetiği, şehir planlaması, kentsel destinasyon alanları ve habitat'ı açısından kontrol edilemeyen ve iyi yönetilemeyen iç göç dalgaları yıllar içerisin de kentin nev –i şahsına özgün demoğrafik yapısını ve habitat'ını derin bir biçimde bozdu. Kent, kendi özgün değer, doku ve markalarını yıllar içerisinde bir bir kaybetti. Kaybettiklerinin yerine onlara muadil bir değer üretemedi ve sürekli kan kaybetti. Ruhunu kaybedip hevasını ilah edinen dünya metaı aşığı insan kendi ruhu ile birlikte kentlerin de ruhlarını öldürdü. Bu gün ise bu kadim kent ikbalden zillete düşmüş nadan bir mirasyedi gibi yeniden kendi küllerinden doğacak Zümrüd-ü Anka Kuşu olmayı beklemektedir.
- İsmail Göktürk
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.