Ahmed - i Da - i Kitabüt Ta Bir - Name Tercümesi; Vefat - ı Musa Peygamber Aleyhis - Selam El- Benatü -t - Tasi Aşera ve Haza Kitab-ı İhtilac - Name Vefat - ı Musa Peygamber Aleyhis - Selam El- Benatü -t - Tasi Aşera ve Haza Kitab-ı İhtilac - Name
Boyut:
160-240-0
Sayfa Sayısı:
687
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-07-13
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
26,09
9786257858519
557233
https://www.hesapli24.com/ahmed-i-da-i-kitabut-ta-bir-name-tercumesi-vefat-i-musa-peygamber-aleyhis-selam-el-benatu-t-tasi-asera-ve-haza-kitab-i-ihtilac-name
Ahmed - i Da - i Kitabüt Ta Bir - Name Tercümesi; Vefat - ı Musa Peygamber Aleyhis - Selam El- Benatü -t - Tasi Aşera ve Haza Kitab-ı İhtilac - Name Vefat - ı Musa Peygamber Aleyhis - Selam El- Benatü -t - Tasi Aşera ve Haza Kitab-ı İhtilac - Name
26.09
İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Koleksiyonu nüshasını ise (H) olarak adlandırdık.
Her iki nüshayı transkripsiyon işaretlerini de kullanarak günümüz alfabesine aktardık.
İncelemelerimiz sırasında H nüshasının son kısmında, Hz. Musa'nın vefatını konu alan bir kısa
hikâyeyle vücuttaki uzuvların titreyişlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini anlatan küçük bir
risalenin varlığını da tespit ettik. Tabir-nâme geleneğinin genel eğilimleri ve Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'nde verilen bilgilerden hareketle söz konusu kısa hikâyeyi ve titremelerle ilgili risaleyi de
çalışmamıza dâhil ettik ve müstakil başlıklar altında değerlendirdik.
Çalışmamızın giriş bölümünde, öncelikle başlangıçtan Ahmed-i Dâʽî'ye kadar Türk nesir
edebiyatıyla ilgili bilgi verdik. Daha sonra Ahmed-i Dâʽî'nin tarihî ve edebî kişiliğini ana hatlarıyla
ele aldık ve âlim-sanatkârın eserlerini kısaca tanıttıktık.
İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), İlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir.
Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya
tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda,
büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında
tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî'nin Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî'nin Arapça kaleme aldığı aynı
konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe'ye aktardığı bu eser, aynı zamanda
Anadolu sahasında "bâb" tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle
yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle
incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında,
eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik.
Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu'nda bulunan nüshayı (MC), Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Koleksiyonu nüshasını ise (H) olarak adlandırdık.
Her iki nüshayı transkripsiyon işaretlerini de kullanarak günümüz alfabesine aktardık.
İncelemelerimiz sırasında H nüshasının son kısmında, Hz. Musa'nın vefatını konu alan bir kısa
hikâyeyle vücuttaki uzuvların titreyişlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini anlatan küçük bir
risalenin varlığını da tespit ettik. Tabir-nâme geleneğinin genel eğilimleri ve Kitâbü't-taʽbîr-nâme
Tercümesi'nde verilen bilgilerden hareketle söz konusu kısa hikâyeyi ve titremelerle ilgili risaleyi de
çalışmamıza dâhil ettik ve müstakil başlıklar altında değerlendirdik.
Çalışmamızın giriş bölümünde, öncelikle başlangıçtan Ahmed-i Dâʽî'ye kadar Türk nesir
edebiyatıyla ilgili bilgi verdik. Daha sonra Ahmed-i Dâʽî'nin tarihî ve edebî kişiliğini ana hatlarıyla
ele aldık ve âlim-sanatkârın eserlerini kısaca tanıttıktık.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.