9789755201306
417283
https://www.hesapli24.com/ataturk-un-not-defteri
Atatürk´ün Not Defteri
9.83
Avrupa kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve dünyanın kurumsallaşmış en uzun ömürlü imparatorluğu sayılan Roma'nın, cumhuriyet döneminde en yetkili devlet adamı sayılan çift konsülleri, görev sürelerinin bitiminde, uygulamalarından dolayı görevden çekildikten sonra, görevsel sorumluluk nedeniyle, bir bakıma hesap vermek zorundaydılar.
Türk kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve Türklük tarihinde kurumsallaşmaya olanak hazırlayan Göktürk Kağanları, hatta daha öncekiler de bir yerde Kurultay'a hesap vermek zorundaydılar.
O günlerden bu yana, gerçek devlet adamları, resmen olmasa bile uygulamalarının hesabını meclislere değil de kendi halklarının yararına, dönemiyle ilgili yazılı eser bırakarak, bu geleneği dolaylı biçimde sürdüregelmişlerdir.
Sezar'ın "Galya Savaşları"; Bilge ve Kültigin Kağanların, çağlara kafa tutan taşlara kazıttırarak, gelecek kuşaklara bıraktıkları "Orhun Abideleri"nden; Hitler'in "Kavgam"ına ve büyük Önder Atatürk'ün "Nutuk" adlı büyük eserine kadar uzanan tarihi süreçlemeden de anlaşılacağı gibi, bu tutum bir bakıma ulusa hesap verme, yol gösterme, ışık tutma ve ulusunun devamlılığına katkıyla, inanç vermedir.
Bu eserlerde nerelerden nerelere gelindiği, nelerin yapıldığı veya bir başka deyişle nelerin yapılamadığı ve nelerin yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Önderler bu eserleriyle, karizmalarının onlara verdiği yetenekleri sergilemekten, onlarla övünmekten çok, eserlerinin devamlılığını sağlamanın, onları ölümsüzleştirmenin yol ve yöntemlerini açıklayarak böylece gelecek kuşaklara birer belge bırakmayı amaçlamışlardır.
Elbetteki bir lider sadece bu tür eserle değerlendirilip yaşatılamaz. Bu baş eserlerinin yanında, bu eserlerin oluşumunu sağlayan, baş eserlerin birikimlerine temel oluşturmuş, ayrıca lider veya önderlerin bir başka yüzünü, yaşamını ve davranışlarını yansıtan, özel defter, not, hatırat, broşür ve benzeri eserleri vardır.
Çoğunlukla bu eserler kişinin yaşadığı dönemde değerlendirilmemiş, ancak çok uzun bir süre sonra raslantı veya bilinçli olarak ele alınıp işlenmiştir. Yani lider veya o kişinin çağına ve çağlar sonrasına ışık tutacak bu eserler çoğunlukla daha sonraları tanıtılıp aktarılmıştır.
Çünkü tarihi bir olayın gerçekleşmesinde ve tarihte en büyük neden ve malzeme, elbetteki insandır. İşte bu tarihi olayları yaşayan, oluşturan insanlar arasında çeşitli zamanlarda sivrilmiş, lider veya önder olmuş insanlar ise, tarihin ana malzemesi ve sosyal yaşamın örnek kişisi; üzerinde konuşulan, tartışılan, yorumlar yapılan bir esas öğe; tarihin, edebiyatın, sosyolojinin ve bütün sosyal bilimlerin konuları içinde bir parça olmuşlardır.
Köklü tarihi olan ve çağlara egemen olmuş bir toplumun ise, böylesine ünlü lider, devlet adamı, önder, padişah, hakan ve çeşitli alanlarda sivrilmiş kişilerinin çok olacağı gerçeğinden yol çıkıldığında, Türk Tarihi böylesine anıt kişiliklerin gerçek bir bahçesi görünümündedir.
Her ulusun tarihinde olmasa bile, yer yüzünde uzun süre egemen olmuş ulusların tarihinde böylesine insanlar vardır. Ayrıca Batı tarih ve edebiyatında, onlar için anıt kişi durumunda olan büyük adamların zengin hatıraları ve not defterleri, günlükleri vb. eserlerinin çok sayıda olduğu da bir gerçektir. Bizde ise, konunun bu yönüyle durum bu noktada değildir. Anıt kişilerimiz çok olmasına rağmen, ne yazık ki yazılı eser, belge ve doküman niteliği taşıyacak olan hatıra, not defterleri, günlükler ve benzerlerine çok az sayıda rastlanmaktadır.
Bunun nedenini uzun boylu aramaya gerek yoktur. Çünkü Türk ulusu, çağların gerisinden bugüne gelinceye kadar, yurt edinme, geçim sağlama ve buna dayalı olarak dünyaya egemen olma amaç ve ideali; insanlığa hizmet temel düşüncesi doğrultusunda uğraşırken, liderler ve önderler, bu yerleşik olmayan dağdağalı bir yaşayışta, doğal olarak yazılı eser vermeye zaman ayıramamışlardır. Daha kısası, hatıra ve benzeri eserleri yazma zamanı bulamamışlardır. Ancak son iki yüzyıllık tarihimizde ve edebiyatımızda üst düzey devlet adamları arasında ancak bunun birkaç örneğini görmek olanağı vardır. Büyük Reşit Paşa, Talât Paşa, Cemal Paşa, Sait Paşa, Kâmil Paşa, Ahmet İzzet Paşa gibi Osmanlı devlet üst yöneticilerinin "hâtırât"ları, Mahmut Muhtar Paşa'nın "Saray ve Ötesi", Ali Fuat Türkgeldi'nin "Görüp İşittiklerim" ve "Ricâl-i Mühimme-i Siyâsiye"si, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Nutuk"u, İsmet İnönü'nün "Hatıralarım"ı, Celâl Bayar'ın "Ben de Yazdım"ını bu türden eserlere örnek verebiliriz.
Avrupa kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve dünyanın kurumsallaşmış en uzun ömürlü imparatorluğu sayılan Roma'nın, cumhuriyet döneminde en yetkili devlet adamı sayılan çift konsülleri, görev sürelerinin bitiminde, uygulamalarından dolayı görevden çekildikten sonra, görevsel sorumluluk nedeniyle, bir bakıma hesap vermek zorundaydılar.
Türk kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve Türklük tarihinde kurumsallaşmaya olanak hazırlayan Göktürk Kağanları, hatta daha öncekiler de bir yerde Kurultay'a hesap vermek zorundaydılar.
O günlerden bu yana, gerçek devlet adamları, resmen olmasa bile uygulamalarının hesabını meclislere değil de kendi halklarının yararına, dönemiyle ilgili yazılı eser bırakarak, bu geleneği dolaylı biçimde sürdüregelmişlerdir.
Sezar'ın "Galya Savaşları"; Bilge ve Kültigin Kağanların, çağlara kafa tutan taşlara kazıttırarak, gelecek kuşaklara bıraktıkları "Orhun Abideleri"nden; Hitler'in "Kavgam"ına ve büyük Önder Atatürk'ün "Nutuk" adlı büyük eserine kadar uzanan tarihi süreçlemeden de anlaşılacağı gibi, bu tutum bir bakıma ulusa hesap verme, yol gösterme, ışık tutma ve ulusunun devamlılığına katkıyla, inanç vermedir.
Bu eserlerde nerelerden nerelere gelindiği, nelerin yapıldığı veya bir başka deyişle nelerin yapılamadığı ve nelerin yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Önderler bu eserleriyle, karizmalarının onlara verdiği yetenekleri sergilemekten, onlarla övünmekten çok, eserlerinin devamlılığını sağlamanın, onları ölümsüzleştirmenin yol ve yöntemlerini açıklayarak böylece gelecek kuşaklara birer belge bırakmayı amaçlamışlardır.
Elbetteki bir lider sadece bu tür eserle değerlendirilip yaşatılamaz. Bu baş eserlerinin yanında, bu eserlerin oluşumunu sağlayan, baş eserlerin birikimlerine temel oluşturmuş, ayrıca lider veya önderlerin bir başka yüzünü, yaşamını ve davranışlarını yansıtan, özel defter, not, hatırat, broşür ve benzeri eserleri vardır.
Çoğunlukla bu eserler kişinin yaşadığı dönemde değerlendirilmemiş, ancak çok uzun bir süre sonra raslantı veya bilinçli olarak ele alınıp işlenmiştir. Yani lider veya o kişinin çağına ve çağlar sonrasına ışık tutacak bu eserler çoğunlukla daha sonraları tanıtılıp aktarılmıştır.
Çünkü tarihi bir olayın gerçekleşmesinde ve tarihte en büyük neden ve malzeme, elbetteki insandır. İşte bu tarihi olayları yaşayan, oluşturan insanlar arasında çeşitli zamanlarda sivrilmiş, lider veya önder olmuş insanlar ise, tarihin ana malzemesi ve sosyal yaşamın örnek kişisi; üzerinde konuşulan, tartışılan, yorumlar yapılan bir esas öğe; tarihin, edebiyatın, sosyolojinin ve bütün sosyal bilimlerin konuları içinde bir parça olmuşlardır.
Köklü tarihi olan ve çağlara egemen olmuş bir toplumun ise, böylesine ünlü lider, devlet adamı, önder, padişah, hakan ve çeşitli alanlarda sivrilmiş kişilerinin çok olacağı gerçeğinden yol çıkıldığında, Türk Tarihi böylesine anıt kişiliklerin gerçek bir bahçesi görünümündedir.
Her ulusun tarihinde olmasa bile, yer yüzünde uzun süre egemen olmuş ulusların tarihinde böylesine insanlar vardır. Ayrıca Batı tarih ve edebiyatında, onlar için anıt kişi durumunda olan büyük adamların zengin hatıraları ve not defterleri, günlükleri vb. eserlerinin çok sayıda olduğu da bir gerçektir. Bizde ise, konunun bu yönüyle durum bu noktada değildir. Anıt kişilerimiz çok olmasına rağmen, ne yazık ki yazılı eser, belge ve doküman niteliği taşıyacak olan hatıra, not defterleri, günlükler ve benzerlerine çok az sayıda rastlanmaktadır.
Bunun nedenini uzun boylu aramaya gerek yoktur. Çünkü Türk ulusu, çağların gerisinden bugüne gelinceye kadar, yurt edinme, geçim sağlama ve buna dayalı olarak dünyaya egemen olma amaç ve ideali; insanlığa hizmet temel düşüncesi doğrultusunda uğraşırken, liderler ve önderler, bu yerleşik olmayan dağdağalı bir yaşayışta, doğal olarak yazılı eser vermeye zaman ayıramamışlardır. Daha kısası, hatıra ve benzeri eserleri yazma zamanı bulamamışlardır. Ancak son iki yüzyıllık tarihimizde ve edebiyatımızda üst düzey devlet adamları arasında ancak bunun birkaç örneğini görmek olanağı vardır. Büyük Reşit Paşa, Talât Paşa, Cemal Paşa, Sait Paşa, Kâmil Paşa, Ahmet İzzet Paşa gibi Osmanlı devlet üst yöneticilerinin "hâtırât"ları, Mahmut Muhtar Paşa'nın "Saray ve Ötesi", Ali Fuat Türkgeldi'nin "Görüp İşittiklerim" ve "Ricâl-i Mühimme-i Siyâsiye"si, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Nutuk"u, İsmet İnönü'nün "Hatıralarım"ı, Celâl Bayar'ın "Ben de Yazdım"ını bu türden eserlere örnek verebiliriz.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.