9786059515078
476833
https://www.hesapli24.com/ben-sen-o-biz-siz-onlar-1
Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar
11.06
Kelimenin tam anlamıyla bir "şaşkın"dı, içine düştüğü dünyada ilk insan. Bazen kıyametler kopuyordu gökyüzünde: Dağları taşları
sarsan gök gürültüleri, yıldırımlar, yağmurlar, fırtınalar, kar, tipi, tufan... Volkanlar patlıyordu, gökten ateş yağıyordu üstüne. Sonra güneş...
Gündüz... Sonra ay, milyonlarca yıldız... Karanlık... Korkuyordu; ama anlamıyordu. Etrafında kendine hiç benzemeyen dev; aç, saldırgan
başka yaratıklar... Bazen öfkeli, bazen ürkütücü, dalgalı, bazen sessiz, sakin ve alabildiğine mavi sular... Uçsuz bucaksız yeşil... Korkuyordu;
ama anlamıyordu... Ya da anlıyor; ama anlatamıyordu.
Anlatamadıklarının her birini, hepsini kendi içinde yaşadığını fark etmesi epeyce zamanını aldı. Onun da içinde fırtınalar kopuyor,
güneşler açıyordu. Onun da gök gürültüsünü andıran öfkeleri; bir kuduran bir durulan dalgalar gibi gelip giden hisleri vardı. Onun da içi
bazen bir gündüz kadar aydınlık bazen de gece kadar karanlık olabiliyordu. Bazen bir ses ona, çevresindeki dev ve vahşi yaratıklardan daha
büyük ve daha vahşi olduğunu haykırıyor; başka bir gün, başka bir ses de küçücük, çaresiz ve güçsüz olduğunu fısıldayıveriyordu kendisine;
ama anlatamıyordu bunların hiç birini...
Günlerden bir gün, bir yerlerden başlamaya karar verdi. Karşılaştığı başka bir "ilk insan"a anlamsız bir takım seslerle anlatmayı denedi
önce. Sonra bunu taklitlerle destekledi; yetmedi toprağa, kayaların üstüne çizmeye başladı. O ilk anlamsız seslere anlamlar yükledi;
konuşmaya başladı böylece... Çok büyük ve önemli bir adımdı onun için; ama yeterli değildi içinde ve dışında yaşadıklarının hepsini
anlatmak için. Seslerle çizgileri buluşturdu; "yazı"yı icat etti. Bu her şeyin başlangıcı oldu; "İnsanlığın Tarihi" "yazı"yla başladı.
Bu gün biliyoruz ki insanın kendini ifade edebilmesi onun için ekmek, hava, su kadar önemli, temel bir ihtiyaçtır; çünkü insan görür,
işitir, hisseder, tartışır, dinler, okur, araştırır, hayal kurar. Bütün bunları da paylaşmak ister. Bunun bir yolu konuşmaktır, bir yolu da yaz
maktır. Bu kitap, bu düşünceden hareketle ortaya çıktı. Öğrencilerimizle konuşuyoruz; ama bir taraftan da ders konularını işleyip
tamamlamak; onları sınavlara hazırlamak da söz konusu. Biz İbn-i Sina Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi çalışanları olarak, çizginin biraz
dışına çıkıp özellikle onları dinlemek, anlamak için yeteri kadar zaman ayıramadığımızı düşünerek herkesin içini dökebileceği, kendini
anlatabileceği bir yazısı olsun istedik. İlkokul hatıra defterlerinden, ki onlar da çok temiz ve masumdu, ilham aldık. Bir adım daha ileriye
gitmek istedik. Zannediyoruz ki bunu başardık. Bu kitabı bir kere okuyup köşeye atmayacağız. Tekrar tekrar döneceğiz bazı sayfalara...
Oradaki "insan"ı bir daha bir daha okuyup anlamaya çalışacağız. Bu anlama çabamız belki yıllarca sürecek. Bir insana, kendini anlatmaya
fırsat verilmesini, ona yer vermeyi ve zaman ayırmayı çok önemsiyoruz. Kitabımız önce bunun içindir. Sonra tabii, aradan yıllar geçince,
hepimizi buluşturan bir "anı" olacaktır.
Kelimenin tam anlamıyla bir "şaşkın"dı, içine düştüğü dünyada ilk insan. Bazen kıyametler kopuyordu gökyüzünde: Dağları taşları
sarsan gök gürültüleri, yıldırımlar, yağmurlar, fırtınalar, kar, tipi, tufan... Volkanlar patlıyordu, gökten ateş yağıyordu üstüne. Sonra güneş...
Gündüz... Sonra ay, milyonlarca yıldız... Karanlık... Korkuyordu; ama anlamıyordu. Etrafında kendine hiç benzemeyen dev; aç, saldırgan
başka yaratıklar... Bazen öfkeli, bazen ürkütücü, dalgalı, bazen sessiz, sakin ve alabildiğine mavi sular... Uçsuz bucaksız yeşil... Korkuyordu;
ama anlamıyordu... Ya da anlıyor; ama anlatamıyordu.
Anlatamadıklarının her birini, hepsini kendi içinde yaşadığını fark etmesi epeyce zamanını aldı. Onun da içinde fırtınalar kopuyor,
güneşler açıyordu. Onun da gök gürültüsünü andıran öfkeleri; bir kuduran bir durulan dalgalar gibi gelip giden hisleri vardı. Onun da içi
bazen bir gündüz kadar aydınlık bazen de gece kadar karanlık olabiliyordu. Bazen bir ses ona, çevresindeki dev ve vahşi yaratıklardan daha
büyük ve daha vahşi olduğunu haykırıyor; başka bir gün, başka bir ses de küçücük, çaresiz ve güçsüz olduğunu fısıldayıveriyordu kendisine;
ama anlatamıyordu bunların hiç birini...
Günlerden bir gün, bir yerlerden başlamaya karar verdi. Karşılaştığı başka bir "ilk insan"a anlamsız bir takım seslerle anlatmayı denedi
önce. Sonra bunu taklitlerle destekledi; yetmedi toprağa, kayaların üstüne çizmeye başladı. O ilk anlamsız seslere anlamlar yükledi;
konuşmaya başladı böylece... Çok büyük ve önemli bir adımdı onun için; ama yeterli değildi içinde ve dışında yaşadıklarının hepsini
anlatmak için. Seslerle çizgileri buluşturdu; "yazı"yı icat etti. Bu her şeyin başlangıcı oldu; "İnsanlığın Tarihi" "yazı"yla başladı.
Bu gün biliyoruz ki insanın kendini ifade edebilmesi onun için ekmek, hava, su kadar önemli, temel bir ihtiyaçtır; çünkü insan görür,
işitir, hisseder, tartışır, dinler, okur, araştırır, hayal kurar. Bütün bunları da paylaşmak ister. Bunun bir yolu konuşmaktır, bir yolu da yaz
maktır. Bu kitap, bu düşünceden hareketle ortaya çıktı. Öğrencilerimizle konuşuyoruz; ama bir taraftan da ders konularını işleyip
tamamlamak; onları sınavlara hazırlamak da söz konusu. Biz İbn-i Sina Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi çalışanları olarak, çizginin biraz
dışına çıkıp özellikle onları dinlemek, anlamak için yeteri kadar zaman ayıramadığımızı düşünerek herkesin içini dökebileceği, kendini
anlatabileceği bir yazısı olsun istedik. İlkokul hatıra defterlerinden, ki onlar da çok temiz ve masumdu, ilham aldık. Bir adım daha ileriye
gitmek istedik. Zannediyoruz ki bunu başardık. Bu kitabı bir kere okuyup köşeye atmayacağız. Tekrar tekrar döneceğiz bazı sayfalara...
Oradaki "insan"ı bir daha bir daha okuyup anlamaya çalışacağız. Bu anlama çabamız belki yıllarca sürecek. Bir insana, kendini anlatmaya
fırsat verilmesini, ona yer vermeyi ve zaman ayırmayı çok önemsiyoruz. Kitabımız önce bunun içindir. Sonra tabii, aradan yıllar geçince,
hepimizi buluşturan bir "anı" olacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.