9789755539911
804168
https://www.hesapli24.com/bilimler-ve-sanatlar-uzerine-soylev-1
Bilimler Ve Sanatlar Üzerine Söylev
8.91
Rousseau'nun bu ilk Söylev'inde ortaya attığı ve tüm
yapıtlarının temelini oluşturan, uygarlığın, dolayısıyla
bilimlerin ve sanatların insanın içindeki iyiliği yozlaştırdığı
görüşü, onun uygarlık, dolayısıyla da bilim ve sanat
düşmanı olarak algılanmasına neden olmuştur. Oysa,
Rousseau'nun paradoksal ama etkili olan savı, uygarlığın
birçok iyilik getirdiği ama aynı zamanda yıkıcı olduğudur.
Yani Rousseau, Einstein'in deyişiyle “Gerçeğin rengi
gridir.” diyor. Söylev'in girişinde de dediği gibi: “Kendi
kendime, benim yaptığım, bilimi kötülemek değil, erdemli
insanlar karşısında erdemi savunmaktır, dedim.”
Bu bağlamda gerçek bilim ve sanat, insanlarını yüceltir:
“Bilim ve sanatlarla uğraşmalarına izin verilecek kimseler,
kendilerinde büyük ustaların izinden yürüme ve onlardan
ileri gitme gücünü bulan sayılı insanlar olmalıdır.”
Ancak çağında tanık olduğu durumu da acımasızca
eleştirir:
“Ama bilimlerin ve sanatların ilerlemesi gerçek
mutluluğumuza hiçbir şey katmadıysa, ahlakımızı
yozlaştırdıysa ve ahlakın yozlaşması hazzın saflığını
berbat ettiyse, kendi yollarında bir adım bile atamamış
olan bir sürü yazar müsveddesine ne diyelim? Onlar ki
bilim ve sanatların tapınağına herkesi yaklaştırmayan
engelleri, bilgilere erişmek isteyenleri sınamak için doğanın
çıkardığı zorlukları ortadan kaldırmış, çalma çırpma
yapıtlarıyla bilimlerin kapılarını saygısızca kırmış, layık
olmadıkları bu tapınağı bayağı bir kalabalıkla
doldurmuşlardır. Oysa, edebiyatta ileri gidemeyecek
olanların daha başlangıçta geri dönmeleri ve topluma
yararlı olacak başka işlere atılmaları gerekirdi. Bütün
ömründe kötü bir ozan, sönük bir matematikçi olarak
kalacak bir insan, belki büyük bir kumaş fabrikacısı
olabilirdi. Doğanın, çırak yetiştirmek için yarattığı insanların
ustaya gereksinimleri olmamıştır.”
Rousseau'nun bu ilk Söylev'inde ortaya attığı ve tüm
yapıtlarının temelini oluşturan, uygarlığın, dolayısıyla
bilimlerin ve sanatların insanın içindeki iyiliği yozlaştırdığı
görüşü, onun uygarlık, dolayısıyla da bilim ve sanat
düşmanı olarak algılanmasına neden olmuştur. Oysa,
Rousseau'nun paradoksal ama etkili olan savı, uygarlığın
birçok iyilik getirdiği ama aynı zamanda yıkıcı olduğudur.
Yani Rousseau, Einstein'in deyişiyle “Gerçeğin rengi
gridir.” diyor. Söylev'in girişinde de dediği gibi: “Kendi
kendime, benim yaptığım, bilimi kötülemek değil, erdemli
insanlar karşısında erdemi savunmaktır, dedim.”
Bu bağlamda gerçek bilim ve sanat, insanlarını yüceltir:
“Bilim ve sanatlarla uğraşmalarına izin verilecek kimseler,
kendilerinde büyük ustaların izinden yürüme ve onlardan
ileri gitme gücünü bulan sayılı insanlar olmalıdır.”
Ancak çağında tanık olduğu durumu da acımasızca
eleştirir:
“Ama bilimlerin ve sanatların ilerlemesi gerçek
mutluluğumuza hiçbir şey katmadıysa, ahlakımızı
yozlaştırdıysa ve ahlakın yozlaşması hazzın saflığını
berbat ettiyse, kendi yollarında bir adım bile atamamış
olan bir sürü yazar müsveddesine ne diyelim? Onlar ki
bilim ve sanatların tapınağına herkesi yaklaştırmayan
engelleri, bilgilere erişmek isteyenleri sınamak için doğanın
çıkardığı zorlukları ortadan kaldırmış, çalma çırpma
yapıtlarıyla bilimlerin kapılarını saygısızca kırmış, layık
olmadıkları bu tapınağı bayağı bir kalabalıkla
doldurmuşlardır. Oysa, edebiyatta ileri gidemeyecek
olanların daha başlangıçta geri dönmeleri ve topluma
yararlı olacak başka işlere atılmaları gerekirdi. Bütün
ömründe kötü bir ozan, sönük bir matematikçi olarak
kalacak bir insan, belki büyük bir kumaş fabrikacısı
olabilirdi. Doğanın, çırak yetiştirmek için yarattığı insanların
ustaya gereksinimleri olmamıştır.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.