9786258267310
750407
https://www.hesapli24.com/bir-deniz-subayi-esinin-anilari
Bir Deniz Subayı Eşinin Anıları
17.96
Bir deniz subayı eşi olarak başlayan, Koramiral eşliğine kadar uzanan ve hatta Kumpas Davaları sebebiyle tutuklu eşi olmaya kadar giden hayat serüvenim, tıpkı bir lunapark hız treni gibi bol iniş ve çıkışlarla dolu geçti…
İlk zirvede, çok mutlu bir çekirdek aile olduk. Mutluluk ve başarı dolu yıllarımız geçti. En diplerde haksız yere sanık eşi olmanın duygularını yaşadım. Acılarıma acı katan, hiç yaşanmaması gereken Balyoz Davası hüküm kararları ile mahkûm eşi olmayı deneyimledim. Ardından, devletimizin en tepesinden gelen “Pardon beni yanıltmışlar…” ifadesi ile mağdur eşi oldum. Eşimin yargılandığı üç Kumpas Davası beraatla sonuçlandıktan sonra, adalet arayışımız dördüncü iddianame olan, 104 Amiral'in Montrö Duyurusu ile devam ededursun, şimdilerde yaşam sevincim olan torunlarımla mutlu bir Anneanne olmayı deneyimliyorum. Yaşantımın geri kalan kısmında doğa ile iç içe ve aile bütünlüğü içinde mutlu olmayı seçiyorum. Çok mu şey istiyorum?
Hız trenimin nerede duracağını nereden bilebilirim ki?
AYŞENUR ASLAN
Balyoz… Ergenekon… Askeri Casusluk… OdaTV… Ve daha nicesi!
Sadece belirli bir döneme değil, yakın tarihimize damga vuran kumpaslar zinciri.
Neredeyse ilk gününden itibaren kâh duruşma salonlarında kâh “saray” adını verdikleri adaletten yoksun binaların önlerinde kumpasların izini sürdüm. SESSİZ ÇIĞLIKLARINA tanık oldum. Eşleri, anne-babaları, evlatları tanıdım. Hepsi “Vardiya Bizde” diyerek ayağa kalktı, sokağa çıktı, sevdiklerinin arkasında durdu.
Bu kitap, onlardan birinin hikâyesi.
Biz gazeteciler, müsvedde tutarız. Tarih kimilerini siler, çöpe atar… Kimilerini de kayda geçirir.
YA TARİHİ YAŞAYANLAR!
Onların bize anlattıkları asla silinmez.
CAN ATAKLI
Onlar bir avuç kadındı. Subay olan eşleri bir kumpasın seçilmiş kurbanları olarak hapisteydi. Medyanın ilgisizliğine, tahrik edilen kitlelerin aşağılayıcı bakışlarına, kendilerini ayrılmaz bir parça olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin umursamazlığına hiç aldırmadılar. Direnmeye, gerçeği haykırmaya karar verdiler. Eşlerinin uğradığı haksızlığı ile getirmek için bıkmadan usanmadan sürdürdükleri “sessiz çığlığın” kulakları sağır eden olağanüstü bir gümbürtüye dönüşeceğini belki düşünmemişlerdi bile ilk anda. Oysa onların bu onurlu direnişi Cumhuriyet tarihimizin en utanç verici tezgâhının çökmesine neden olmuştu. Türkiye onlara çok şey borçlu..
MUSTAFA MUTLU
Balyoz, Ergenekon gibi kumpas davaları sadece haksız yere tutuklananları değil, onların annelerini, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını da mağdur bıraktı. Onlarca hayat, bu kumpaslar yüzünden soldu gitti. Eşler mahzun, çocuklar öksüz kaldı. Yakın tarihimizin en önemli hukuk skandallarıdır bu davalar… Bu yüzden bu kitabı özellikle hukuk öğrencileri okumalı. Okumalı ki önümüzdeki yıllarda bu ayıp tekrarlanmamalı…
Bir deniz subayı eşi olarak başlayan, Koramiral eşliğine kadar uzanan ve hatta Kumpas Davaları sebebiyle tutuklu eşi olmaya kadar giden hayat serüvenim, tıpkı bir lunapark hız treni gibi bol iniş ve çıkışlarla dolu geçti…
İlk zirvede, çok mutlu bir çekirdek aile olduk. Mutluluk ve başarı dolu yıllarımız geçti. En diplerde haksız yere sanık eşi olmanın duygularını yaşadım. Acılarıma acı katan, hiç yaşanmaması gereken Balyoz Davası hüküm kararları ile mahkûm eşi olmayı deneyimledim. Ardından, devletimizin en tepesinden gelen “Pardon beni yanıltmışlar…” ifadesi ile mağdur eşi oldum. Eşimin yargılandığı üç Kumpas Davası beraatla sonuçlandıktan sonra, adalet arayışımız dördüncü iddianame olan, 104 Amiral'in Montrö Duyurusu ile devam ededursun, şimdilerde yaşam sevincim olan torunlarımla mutlu bir Anneanne olmayı deneyimliyorum. Yaşantımın geri kalan kısmında doğa ile iç içe ve aile bütünlüğü içinde mutlu olmayı seçiyorum. Çok mu şey istiyorum?
Hız trenimin nerede duracağını nereden bilebilirim ki?
AYŞENUR ASLAN
Balyoz… Ergenekon… Askeri Casusluk… OdaTV… Ve daha nicesi!
Sadece belirli bir döneme değil, yakın tarihimize damga vuran kumpaslar zinciri.
Neredeyse ilk gününden itibaren kâh duruşma salonlarında kâh “saray” adını verdikleri adaletten yoksun binaların önlerinde kumpasların izini sürdüm. SESSİZ ÇIĞLIKLARINA tanık oldum. Eşleri, anne-babaları, evlatları tanıdım. Hepsi “Vardiya Bizde” diyerek ayağa kalktı, sokağa çıktı, sevdiklerinin arkasında durdu.
Bu kitap, onlardan birinin hikâyesi.
Biz gazeteciler, müsvedde tutarız. Tarih kimilerini siler, çöpe atar… Kimilerini de kayda geçirir.
YA TARİHİ YAŞAYANLAR!
Onların bize anlattıkları asla silinmez.
CAN ATAKLI
Onlar bir avuç kadındı. Subay olan eşleri bir kumpasın seçilmiş kurbanları olarak hapisteydi. Medyanın ilgisizliğine, tahrik edilen kitlelerin aşağılayıcı bakışlarına, kendilerini ayrılmaz bir parça olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin umursamazlığına hiç aldırmadılar. Direnmeye, gerçeği haykırmaya karar verdiler. Eşlerinin uğradığı haksızlığı ile getirmek için bıkmadan usanmadan sürdürdükleri “sessiz çığlığın” kulakları sağır eden olağanüstü bir gümbürtüye dönüşeceğini belki düşünmemişlerdi bile ilk anda. Oysa onların bu onurlu direnişi Cumhuriyet tarihimizin en utanç verici tezgâhının çökmesine neden olmuştu. Türkiye onlara çok şey borçlu..
MUSTAFA MUTLU
Balyoz, Ergenekon gibi kumpas davaları sadece haksız yere tutuklananları değil, onların annelerini, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını da mağdur bıraktı. Onlarca hayat, bu kumpaslar yüzünden soldu gitti. Eşler mahzun, çocuklar öksüz kaldı. Yakın tarihimizin en önemli hukuk skandallarıdır bu davalar… Bu yüzden bu kitabı özellikle hukuk öğrencileri okumalı. Okumalı ki önümüzdeki yıllarda bu ayıp tekrarlanmamalı…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.