9786057171870
793492
https://www.hesapli24.com/bir-rehberin-turkiye-anilari
Bir Rehberin Türkiye Anıları
9.09
90'lı yılların sonuydu. Birinci Körfez istilâsından bu yana yoğunluklu olarak, ülkemizin güneydoğu ve
doğu bölgelerinde de istikrarsızlık ve terör eylemleri tırmanışa geçmiş ve yabancı gruplar sekiz-dokuz
yıldan beri bu bölgelere uğramaz olmuştu. Turlarımız bu olumsuz koşullar nedeniyle daha çok İstanbul,
Ege ve Kapadokya'yla sınırlı kalıyor, güvenlik nedeniyle daha doğuya geçemiyorduk. Dolayısıya
rehberlik yaşantımız boyunca zaten iki üç kez gittiğimiz doğu ve güneydoğudaki ören yerler rutin hale
gelemediği gibi, yaşanan bu uzun aradan sonra önemli ayrıntılar unutulup gitmiş de olabiliyordu.
Kısacası, sanki ilk kez geliyormuşçasına bir heyecan ve acemilik yaşayabiliyorduk rehber olarak. Bunun
bir nedeni de batıdaki Roma-Grek tarihi geleneğine göre, doğudaki Urartu, ya da Komagene gibi tüm
sırları henüz tam olarak çözülememiş devletlerin tarihinin çok ayrı ve özgün olmasından da
kaynaklanıyordu. Bu uzun aradan sonra bunlara yeniden çalışmak ve ayrıntılara değinecek kadarhatırlamak gerekiyordu. Üstelik turistlerin elinde genelde şirketlerce verilmiş ya da piyasadan satın
aldıkları ören yerlerine ilişkin kitapların bulunması, aktaracağımız bilginin de sağlam temellere
dayandırılmasını kaçınılmaz kılıyordu. Kaldı ki bu gruplarda çoğu zaman tarihçi, sanat tarihçi, kazı
bilimci gibi konuya hâkim turistlerde olur ve bunlar bir yandan rehber için bir tür ‘meydan okuma' gizil
gücü taşırken, varlıkları diğer yandan da adeta kamçı görevi görüyor, hatta önemli mesleki bilgiler de
alabiliyorduk bu uzmanlardan. Eğer anlattıklarımız konuyu bilenlerde bir hoşnutluk yaratmışsa, gelip
bunu övgü dolu sözlerle belirttikleri de olurdu. Bunun karşılığında ise rehberin verebileceği en iyi
karşılık, o kişiye grubun önünde eklemek istediği bir şeyin olup olmadığını sorarak kendisine ve
uzmanlığına değer verdiğinizi belli etmektir. Eğer gerçekten de ekleyeceği açıklamaları varsa, bunlar
çoğunlukla bir rehberin bildiğinin ötesinde, not almaya değecek ve sonraki gezilerde kullanılabilecek
türden bilgiler olabiliyordu. Açıkçası grupta hatırı sayılır bir uzman varsa bu bir rehber için bulunmaz
değerli bir kaynak, kaçırılmaması gereken bir fırsattır her zaman.
90'lı yılların sonuydu. Birinci Körfez istilâsından bu yana yoğunluklu olarak, ülkemizin güneydoğu ve
doğu bölgelerinde de istikrarsızlık ve terör eylemleri tırmanışa geçmiş ve yabancı gruplar sekiz-dokuz
yıldan beri bu bölgelere uğramaz olmuştu. Turlarımız bu olumsuz koşullar nedeniyle daha çok İstanbul,
Ege ve Kapadokya'yla sınırlı kalıyor, güvenlik nedeniyle daha doğuya geçemiyorduk. Dolayısıya
rehberlik yaşantımız boyunca zaten iki üç kez gittiğimiz doğu ve güneydoğudaki ören yerler rutin hale
gelemediği gibi, yaşanan bu uzun aradan sonra önemli ayrıntılar unutulup gitmiş de olabiliyordu.
Kısacası, sanki ilk kez geliyormuşçasına bir heyecan ve acemilik yaşayabiliyorduk rehber olarak. Bunun
bir nedeni de batıdaki Roma-Grek tarihi geleneğine göre, doğudaki Urartu, ya da Komagene gibi tüm
sırları henüz tam olarak çözülememiş devletlerin tarihinin çok ayrı ve özgün olmasından da
kaynaklanıyordu. Bu uzun aradan sonra bunlara yeniden çalışmak ve ayrıntılara değinecek kadarhatırlamak gerekiyordu. Üstelik turistlerin elinde genelde şirketlerce verilmiş ya da piyasadan satın
aldıkları ören yerlerine ilişkin kitapların bulunması, aktaracağımız bilginin de sağlam temellere
dayandırılmasını kaçınılmaz kılıyordu. Kaldı ki bu gruplarda çoğu zaman tarihçi, sanat tarihçi, kazı
bilimci gibi konuya hâkim turistlerde olur ve bunlar bir yandan rehber için bir tür ‘meydan okuma' gizil
gücü taşırken, varlıkları diğer yandan da adeta kamçı görevi görüyor, hatta önemli mesleki bilgiler de
alabiliyorduk bu uzmanlardan. Eğer anlattıklarımız konuyu bilenlerde bir hoşnutluk yaratmışsa, gelip
bunu övgü dolu sözlerle belirttikleri de olurdu. Bunun karşılığında ise rehberin verebileceği en iyi
karşılık, o kişiye grubun önünde eklemek istediği bir şeyin olup olmadığını sorarak kendisine ve
uzmanlığına değer verdiğinizi belli etmektir. Eğer gerçekten de ekleyeceği açıklamaları varsa, bunlar
çoğunlukla bir rehberin bildiğinin ötesinde, not almaya değecek ve sonraki gezilerde kullanılabilecek
türden bilgiler olabiliyordu. Açıkçası grupta hatırı sayılır bir uzman varsa bu bir rehber için bulunmaz
değerli bir kaynak, kaçırılmaması gereken bir fırsattır her zaman.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.