Bir ve Çok; Amiri Felsefesinde Tanrı ve Alem Amiri Felsefesinde Tanrı ve Alem

Stok Kodu:
9789752484023
Boyut:
165-240-0
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-06-05
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
14,90
9789752484023
480890
Bir ve Çok; Amiri Felsefesinde Tanrı ve Alem
Bir ve Çok; Amiri Felsefesinde Tanrı ve Alem Amiri Felsefesinde Tanrı ve Alem
14.90
Felsefenin bilinen tarihindeki temel problemlerin başında "bir" ile "çok" arasındaki ilişki yer almaktadır. Antik-Helenistik felsefe birikiminin sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren tercüme hareketi yoluyla sistematik bir tarzda İslam dünyasına aktarılması sonucunda bir-çok ilişkisi ilk defa "yaratıcı" tanrı tasavvurunun hâkim olduğu bir coğrafyada felsefî olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu yeni felsefî ortamda yetişen filozoflar, "yaratıcı" tanrı anlayışını, gelişme sürecindeki kelamî bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayarak bir ve çok ilişkisine dair dikkat çekici ve etkili teoriler ortaya koymuşlardır. Hiç şüphesiz bu filozoflar içinde Fârâbî ve İbn Sînâ'nın teorileri kavramsal dakiklikleri ve kapsayıcı tabiatları sebebiyle ön plana çıkıp meşhur olsa da bunlar dışında da pek çok ismin bir ve çok ilişkisini çeşitli düzeylerde ele alıp tartıştıkları bilinmektedir. Bu çerçevede Fârâbî ile İbn Sînâ arasındaki dönemde yaşamış isimlerden biri olan Âmirî, bu meseleye yönelik özel ilgisi sebebiyle zikredilmeyi bilhassa hak etmektedir. Bir ve Çok, Âmirî'nin bir ile çok, bir başka ifadeyle Tanrı ile âlem arasındaki ilişkiye dair görüşlerini, yeni keşfedilen bir metin, el-Mecâlisü's-seb‘ beyne'ş-Şeyh ve'l-Âmirî üzerinden incelemektedir. Ragıp Paşa Kütüphanesi'nde kayıtlı bir mecmua (no. 1461) içinde yer alan bu metin, 980-985 tarihlerinde Buhâra'da görüşmüş olmaları muhtemel olan genç İbn Sînâ ile Âmirî arasındaki felsefî tartışmanın kaydından ibarettir. Yedi oturum ve kırk bir soru/yorum-cevaptan oluşan bu metin, bir yandan Âmirî ile İbn Sînâ'nın görüşmüş olduklarına dair tarihî bir kayıt olduğu gibi, bundan daha da önemlisi, Âmirî'nin felsefesini anlamak ve yorumlamak için de yeni bir kaynak olma özelliğine sahiptir.
Felsefenin bilinen tarihindeki temel problemlerin başında "bir" ile "çok" arasındaki ilişki yer almaktadır. Antik-Helenistik felsefe birikiminin sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren tercüme hareketi yoluyla sistematik bir tarzda İslam dünyasına aktarılması sonucunda bir-çok ilişkisi ilk defa "yaratıcı" tanrı tasavvurunun hâkim olduğu bir coğrafyada felsefî olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu yeni felsefî ortamda yetişen filozoflar, "yaratıcı" tanrı anlayışını, gelişme sürecindeki kelamî bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayarak bir ve çok ilişkisine dair dikkat çekici ve etkili teoriler ortaya koymuşlardır. Hiç şüphesiz bu filozoflar içinde Fârâbî ve İbn Sînâ'nın teorileri kavramsal dakiklikleri ve kapsayıcı tabiatları sebebiyle ön plana çıkıp meşhur olsa da bunlar dışında da pek çok ismin bir ve çok ilişkisini çeşitli düzeylerde ele alıp tartıştıkları bilinmektedir. Bu çerçevede Fârâbî ile İbn Sînâ arasındaki dönemde yaşamış isimlerden biri olan Âmirî, bu meseleye yönelik özel ilgisi sebebiyle zikredilmeyi bilhassa hak etmektedir. Bir ve Çok, Âmirî'nin bir ile çok, bir başka ifadeyle Tanrı ile âlem arasındaki ilişkiye dair görüşlerini, yeni keşfedilen bir metin, el-Mecâlisü's-seb‘ beyne'ş-Şeyh ve'l-Âmirî üzerinden incelemektedir. Ragıp Paşa Kütüphanesi'nde kayıtlı bir mecmua (no. 1461) içinde yer alan bu metin, 980-985 tarihlerinde Buhâra'da görüşmüş olmaları muhtemel olan genç İbn Sînâ ile Âmirî arasındaki felsefî tartışmanın kaydından ibarettir. Yedi oturum ve kırk bir soru/yorum-cevaptan oluşan bu metin, bir yandan Âmirî ile İbn Sînâ'nın görüşmüş olduklarına dair tarihî bir kayıt olduğu gibi, bundan daha da önemlisi, Âmirî'nin felsefesini anlamak ve yorumlamak için de yeni bir kaynak olma özelliğine sahiptir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat