Chaedin Seyahatnamesi; İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673 İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673

Stok Kodu:
9786051051253
Boyut:
165-245-0
Sayfa Sayısı:
496
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014-03-10
Çeviren:
Ayşe Meral
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
18,32
9786051051253
431936
Chaedin Seyahatnamesi; İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673
Chaedin Seyahatnamesi; İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673 İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673
18.32
Chardin Seyahatnamesi 1686'da yayınlandığından bu yana seyahatname türünün klasikleri arasında yer aldı. Chardin ilk doğu yolculuğuna 1664'te çıkmış, ama bu kitabın konusunu oluşturan yolculuğu ortağı M. Raisin ile 10 Kasım 1671'de İzmir'e gitmek üzere Livorno'da buluşmalarıyla başlıyor. Yolculukları üç ülkeyi; Osmanlı imparatorluğu, Gürcistan ve İran'ı kapsıyor. Chardin Osmanlı imparatorluğu hakkında genel bir bilgi vermeyi iddia etmiyor. Buna karşılık kapitülasyonların yenilenmesi konusunda Fransız-Osmanlı müzakerelerinde Edirne'de Osmanlı Sarayında bulunmasını fırsat bilerek bu 17. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı imparatorluğuyla Hıristiyan Avrupa'nın ilişkileri hakkında bir genel bakış sağlıyor. Chardin'i burada özel kılan nokta olayların basit aktarımından ziyade yorumlarındadır. Seyyahların metinlerinde olduğu kadar, resmi veya gayri-resmi raporlarda şu veya bu olay kendinden geçmiş bir sultanın, hırçın bir haremağasının, tamahkâr bir vezirin veya fanatik bir müftünün kaprisleri olarak aktarılırken, Chardin, muhtemelen var olan bütün faktörlerin ötesinde üç kıtaya uzanan ve içte ve dışta son derece karmaşık sorunlarla mücadele eden gerçek bir imparatorluk politikasını ortaya çıkarmayı başarıyor. Genç sayılacak ve İstanbul'dan sadece geçmekte olan bir tüccarın döneminin kalıplaşmış fikirleri aşabilmesi çok şaşırtıcıdır. Yazarımızın Gürcistan'a dair anlattıklarının iki yönü var: fazlasıyla hareketli geçen kendi yolculuğunun ve maceralarının hikâyesi ve yakın tarihle ilgili kısa bilgiler. Bu iki yön başarıyla kimliğini muhafaza etmeye çalışan, üç güçlü komşusu; İran imparatorluğu, Osmanlı imparatorluğu ve Rus imparatorluğu arasına sıkışmış hem uysal hem de yabani bir ülkenin renkli görüntüsünü sunarak birbirini tamamlıyor. Chardin önce Erivan'dan Tebriz'e ve buradan da Isfahan'a yaptığı yolculuğun coğrafi ön bilgilerini vermiş ve metne Ermeni ve İran toplumuyla ilgili görüşlerini de serpiştirmişti. Yazar 24 Haziran 1673'de Isfahan'a varacaktır. İşlenen konular sarayla pazarlıkları ve Isfahan'a gelen büyükelçilikler aracılığıyla İran-Avrupa ilişkileridir. Chardin araştırmacı bir kişiliğe sahiptir ve yazılı İran kaynaklarını yoğun şekilde kullanmıştır. Verdiği tarihsel-coğrafi bilgilerin büyük bir kısmı, o dönemde Avrupa'da tanınmayan 14. yüzyılda yaşamış büyük İran coğrafyacısı Hamdullah Müstevfi'den geliyor.
Chardin Seyahatnamesi 1686'da yayınlandığından bu yana seyahatname türünün klasikleri arasında yer aldı. Chardin ilk doğu yolculuğuna 1664'te çıkmış, ama bu kitabın konusunu oluşturan yolculuğu ortağı M. Raisin ile 10 Kasım 1671'de İzmir'e gitmek üzere Livorno'da buluşmalarıyla başlıyor. Yolculukları üç ülkeyi; Osmanlı imparatorluğu, Gürcistan ve İran'ı kapsıyor. Chardin Osmanlı imparatorluğu hakkında genel bir bilgi vermeyi iddia etmiyor. Buna karşılık kapitülasyonların yenilenmesi konusunda Fransız-Osmanlı müzakerelerinde Edirne'de Osmanlı Sarayında bulunmasını fırsat bilerek bu 17. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı imparatorluğuyla Hıristiyan Avrupa'nın ilişkileri hakkında bir genel bakış sağlıyor. Chardin'i burada özel kılan nokta olayların basit aktarımından ziyade yorumlarındadır. Seyyahların metinlerinde olduğu kadar, resmi veya gayri-resmi raporlarda şu veya bu olay kendinden geçmiş bir sultanın, hırçın bir haremağasının, tamahkâr bir vezirin veya fanatik bir müftünün kaprisleri olarak aktarılırken, Chardin, muhtemelen var olan bütün faktörlerin ötesinde üç kıtaya uzanan ve içte ve dışta son derece karmaşık sorunlarla mücadele eden gerçek bir imparatorluk politikasını ortaya çıkarmayı başarıyor. Genç sayılacak ve İstanbul'dan sadece geçmekte olan bir tüccarın döneminin kalıplaşmış fikirleri aşabilmesi çok şaşırtıcıdır. Yazarımızın Gürcistan'a dair anlattıklarının iki yönü var: fazlasıyla hareketli geçen kendi yolculuğunun ve maceralarının hikâyesi ve yakın tarihle ilgili kısa bilgiler. Bu iki yön başarıyla kimliğini muhafaza etmeye çalışan, üç güçlü komşusu; İran imparatorluğu, Osmanlı imparatorluğu ve Rus imparatorluğu arasına sıkışmış hem uysal hem de yabani bir ülkenin renkli görüntüsünü sunarak birbirini tamamlıyor. Chardin önce Erivan'dan Tebriz'e ve buradan da Isfahan'a yaptığı yolculuğun coğrafi ön bilgilerini vermiş ve metne Ermeni ve İran toplumuyla ilgili görüşlerini de serpiştirmişti. Yazar 24 Haziran 1673'de Isfahan'a varacaktır. İşlenen konular sarayla pazarlıkları ve Isfahan'a gelen büyükelçilikler aracılığıyla İran-Avrupa ilişkileridir. Chardin araştırmacı bir kişiliğe sahiptir ve yazılı İran kaynaklarını yoğun şekilde kullanmıştır. Verdiği tarihsel-coğrafi bilgilerin büyük bir kısmı, o dönemde Avrupa'da tanınmayan 14. yüzyılda yaşamış büyük İran coğrafyacısı Hamdullah Müstevfi'den geliyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat