Dersim'in Beyaz Donlu Çocukları

Stok Kodu:
9786257858243
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
117
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-07-13
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9,31
9786257858243
557234
Dersim'in Beyaz Donlu Çocukları
Dersim'in Beyaz Donlu Çocukları
9.31
1938 de Dersim olaylarını canlı olarak görmüştüm, yaşım küçükte olsa bugün gibi hatırlıyorum. Buna rağmen görüp, bildiklerim yeterli gelmiyordu nedenini hep öğrenmek istiyordum. O günkü şartlarda bir ilçenin diğeriyle iletişimi yoktu o yüzden 1956 yılında memur olduktan sonra Pülümür ve Elâzığ'da görev yaparken, bu feci olaylara maruz kalan yaşlı insanlarla konuşma şansına kavuştum. Olaydan önce 2884 sayılı Tunceli vilayeti kanununu okuyunca, bununla o elem olayların alt yapısının oluşturulduğunu anladım. Sanki ‘Tunceli' Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde değil de savaşarak kazanılmış bir toprak parçasıydı. Burada yaşayan insanların kültür ve soy bağlarından koparılarak ve asimile edilerek şiddet içeren, bir kişiye yetki kanunu olduğunu anlıyorum. Bu konu; her zaman belleğimi kurcalamıştır. Ben din, dil, ırk, renk ayrımı yapmadan, insanca yaşanabileceğine inananlardanım. Tarihi değiştirmek ve çarpıtmakla, inkâr etmekle ya da insanları asimile etmekle yaşananları değiştiremeyiz. Gerçekleri bilmeli, onlardan ders çıkarmalı ve geleceğimizi ona göre şekillendirmeliyiz. Sizler o dönem için, ‘'mecburdu devlet bunları yapmaya'' diyebilirsiniz. Oysa ben, devletin hepimizi kucaklaması gerektiğini, olayların kan dökülmeden ve halkı yerinden yurdundan uzaklara sürgün etmeden de çözebileceğini düşünenlerdenim. Çünkü güçlü devlet ne şekilde olursa olsun vatandaşını kucaklayandır, sahip çıkandır. O yüzden, pek çok yakınımı kaybettiğim ve çok büyük acılara tanıklık ettiğim için o yaşananları kabul edemiyorum. Kimin yaptığına, nasıl ve neden yaptığına okuyarak, araştırarak kendiniz karar verin. Osmanlı döneminde kendisinden karşılayamayacağı vergiler istenen, kendi kültürüne göre bir yaşam şekli benimsemiş, medeniyetten hep uzak kalmış bir bölgeden asi bir halktan bahsediyoruz. Cumhuriyet dönemine batı şehirleri kadar çabuk ayak uydurması tabi ki beklenemez. Şu anda bile Güneydoğu'da ağalık ve aşiret sistemi hala devam etmektedir ve çözülememiştir. Tabidir ki vatanına ihanet edenler o dönemde de olmuştur. Bütün bir bölge halkını birkaç kişi için cezalandırmak hangi insanlığa sığar. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu acıların yaşanmasına rağmen ben ve çevrem Mustafa Kemal Atatürk'ü hep sevmişizdir. Hala çoğumuzun evinde Atatürk'ün resmi asılıdır.
1938 de Dersim olaylarını canlı olarak görmüştüm, yaşım küçükte olsa bugün gibi hatırlıyorum. Buna rağmen görüp, bildiklerim yeterli gelmiyordu nedenini hep öğrenmek istiyordum. O günkü şartlarda bir ilçenin diğeriyle iletişimi yoktu o yüzden 1956 yılında memur olduktan sonra Pülümür ve Elâzığ'da görev yaparken, bu feci olaylara maruz kalan yaşlı insanlarla konuşma şansına kavuştum. Olaydan önce 2884 sayılı Tunceli vilayeti kanununu okuyunca, bununla o elem olayların alt yapısının oluşturulduğunu anladım. Sanki ‘Tunceli' Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde değil de savaşarak kazanılmış bir toprak parçasıydı. Burada yaşayan insanların kültür ve soy bağlarından koparılarak ve asimile edilerek şiddet içeren, bir kişiye yetki kanunu olduğunu anlıyorum. Bu konu; her zaman belleğimi kurcalamıştır. Ben din, dil, ırk, renk ayrımı yapmadan, insanca yaşanabileceğine inananlardanım. Tarihi değiştirmek ve çarpıtmakla, inkâr etmekle ya da insanları asimile etmekle yaşananları değiştiremeyiz. Gerçekleri bilmeli, onlardan ders çıkarmalı ve geleceğimizi ona göre şekillendirmeliyiz. Sizler o dönem için, ‘'mecburdu devlet bunları yapmaya'' diyebilirsiniz. Oysa ben, devletin hepimizi kucaklaması gerektiğini, olayların kan dökülmeden ve halkı yerinden yurdundan uzaklara sürgün etmeden de çözebileceğini düşünenlerdenim. Çünkü güçlü devlet ne şekilde olursa olsun vatandaşını kucaklayandır, sahip çıkandır. O yüzden, pek çok yakınımı kaybettiğim ve çok büyük acılara tanıklık ettiğim için o yaşananları kabul edemiyorum. Kimin yaptığına, nasıl ve neden yaptığına okuyarak, araştırarak kendiniz karar verin. Osmanlı döneminde kendisinden karşılayamayacağı vergiler istenen, kendi kültürüne göre bir yaşam şekli benimsemiş, medeniyetten hep uzak kalmış bir bölgeden asi bir halktan bahsediyoruz. Cumhuriyet dönemine batı şehirleri kadar çabuk ayak uydurması tabi ki beklenemez. Şu anda bile Güneydoğu'da ağalık ve aşiret sistemi hala devam etmektedir ve çözülememiştir. Tabidir ki vatanına ihanet edenler o dönemde de olmuştur. Bütün bir bölge halkını birkaç kişi için cezalandırmak hangi insanlığa sığar. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu acıların yaşanmasına rağmen ben ve çevrem Mustafa Kemal Atatürk'ü hep sevmişizdir. Hala çoğumuzun evinde Atatürk'ün resmi asılıdır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat