Ergani Tarihinin Saklı Sayfası: Ermeniler

Stok Kodu:
9786059073226
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
256
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-05-06
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
8,83
9786059073226
460726
Ergani Tarihinin Saklı Sayfası: Ermeniler
Ergani Tarihinin Saklı Sayfası: Ermeniler
8.83
Ermeni katliamı eski Ergani/Osmaniye'de oldu. Zülküf/Makam Dağı'nın eteğine kurulu bu tarihi kasaba, 1915'ten sonra Ermenilerin yok edilmesiyle birlikte kendisi de hızlı bir şekilde yok oldu. Kitap, kanlı süreci anlamaya, tarihin getirdiği acılarla yıllanan yaşlı bir dağın yamacında kurulu ama şimdi harabeye dönmüş eski kasabanın gölgesinde yitik zamanın peşinde tarihin saklı sayfalarını aramaya çalışıyor. Müslüm Üzülmez, yazılı kaynaklardan, aile büyüklerinin geçmişte anlattığı anlatımlardan ve Ergani'de konuya vakıf bazı şahıslarla yüz yüze yaptığı görüşmeler esnasında tuttuğu notlardan yararlanmış. Mikro ölçekte toplumsal hafızanın tazelenmesi, yenilenmesi, geri gelmesi ve tarihin saklı sayfalarından çok ufak bir kısmını gün yüzüne çıkartarak dünün hatırlanması hedeflenmiş; yerel ölçekte olsa da, tarihi biraz kirinden arındırarak toplumsal yüzleşmeye küçük bir katkı sunmak istemiş. 1915'te, İttihat ve Terakki yönetimi, yasa ve hukuku ayaklar altına alarak Ermenilerin öldürülmesine Fermanla serbestlik getirdi: İsteyen istediği ya da istediği sayıda Ermeni'yi öldürebilir, her şeylerini talan edebilir diye. Kasabanın yönetici bürokrat ve askerleri kasabanın ileri gelen işbirlikçileriyle birlikte katliamı planladı. Ergani'nin kadim halklarından biri olan Ermeniler acımasızca soykırıma tabi tutuldu. Tehcir yasasıyla da kök ve kökenlerinden koparıldı: Sürüldü; yollarda öldü, öldürüldü ve imha edildi. Geriye kalanlar dünyanın dört bir bucağına tespih tanesi gibi dağıldı. Vital Cuinet'in verilerini esas alırsak, Ergani şehrinde yaşayan 2.000 Gregoryen Ermeni, 525 Protestan Ermeni, 1.000 Rum Ortodoks'tan çok az "kılıçartığı" kadın ve çocuktan başka geriye kalan olmadı. Halkların, inançların renkli bahçesi Ergani'de farklı renklerdeki çiçekler kökünden koparıldı, tırpanlanıp yok edildi. Sonrasında da bilinçli olarak Ermenilerin çok zengin olduğu algısı oluşturuldu. Katliam sonrasında geniş zaman dilimi içinde Ermenilerden geriye kalan kültürel izler (kiliseler, manastırlar, mezarlar, tarihi yapılar, taş evler vs.) devletin oluşturduğu algı ve suskunluğu sonucu define ve altın arayıcıları tarafından talan edildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu "Sünni Müslüman Türk" esasına dayalı bir İmparatorluk olarak kurma hayali sebep oldu bunca kötülüğe, bunca vahşete, bunca belanın başımıza gelmiş olmasına. Ara yerden yüzyıl geçti, ama çok fazla bir şey değişti diyemem: Kemalistler, milliyetçiler, İslamcılar hâlâ eski tas eski hamam havasında. Oysa toplum olarak ruh sağlığımıza kavuşmamız lazım. Hakikatle, gerçekle yüzleşmemiz lazım. Unutmayalım, gerçek bir yüzleşme "hepimizi özgür kılacaktır"; Nazım Hikmet'in deyişiyle "anlımıza sürülen bu kara lekeden" bizleri kurtaracaktır. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin işlediği ve Cumhuriyet'in sürdürdüğü utancı yaşamak zorunda değiliz!
Ermeni katliamı eski Ergani/Osmaniye'de oldu. Zülküf/Makam Dağı'nın eteğine kurulu bu tarihi kasaba, 1915'ten sonra Ermenilerin yok edilmesiyle birlikte kendisi de hızlı bir şekilde yok oldu. Kitap, kanlı süreci anlamaya, tarihin getirdiği acılarla yıllanan yaşlı bir dağın yamacında kurulu ama şimdi harabeye dönmüş eski kasabanın gölgesinde yitik zamanın peşinde tarihin saklı sayfalarını aramaya çalışıyor. Müslüm Üzülmez, yazılı kaynaklardan, aile büyüklerinin geçmişte anlattığı anlatımlardan ve Ergani'de konuya vakıf bazı şahıslarla yüz yüze yaptığı görüşmeler esnasında tuttuğu notlardan yararlanmış. Mikro ölçekte toplumsal hafızanın tazelenmesi, yenilenmesi, geri gelmesi ve tarihin saklı sayfalarından çok ufak bir kısmını gün yüzüne çıkartarak dünün hatırlanması hedeflenmiş; yerel ölçekte olsa da, tarihi biraz kirinden arındırarak toplumsal yüzleşmeye küçük bir katkı sunmak istemiş. 1915'te, İttihat ve Terakki yönetimi, yasa ve hukuku ayaklar altına alarak Ermenilerin öldürülmesine Fermanla serbestlik getirdi: İsteyen istediği ya da istediği sayıda Ermeni'yi öldürebilir, her şeylerini talan edebilir diye. Kasabanın yönetici bürokrat ve askerleri kasabanın ileri gelen işbirlikçileriyle birlikte katliamı planladı. Ergani'nin kadim halklarından biri olan Ermeniler acımasızca soykırıma tabi tutuldu. Tehcir yasasıyla da kök ve kökenlerinden koparıldı: Sürüldü; yollarda öldü, öldürüldü ve imha edildi. Geriye kalanlar dünyanın dört bir bucağına tespih tanesi gibi dağıldı. Vital Cuinet'in verilerini esas alırsak, Ergani şehrinde yaşayan 2.000 Gregoryen Ermeni, 525 Protestan Ermeni, 1.000 Rum Ortodoks'tan çok az "kılıçartığı" kadın ve çocuktan başka geriye kalan olmadı. Halkların, inançların renkli bahçesi Ergani'de farklı renklerdeki çiçekler kökünden koparıldı, tırpanlanıp yok edildi. Sonrasında da bilinçli olarak Ermenilerin çok zengin olduğu algısı oluşturuldu. Katliam sonrasında geniş zaman dilimi içinde Ermenilerden geriye kalan kültürel izler (kiliseler, manastırlar, mezarlar, tarihi yapılar, taş evler vs.) devletin oluşturduğu algı ve suskunluğu sonucu define ve altın arayıcıları tarafından talan edildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu "Sünni Müslüman Türk" esasına dayalı bir İmparatorluk olarak kurma hayali sebep oldu bunca kötülüğe, bunca vahşete, bunca belanın başımıza gelmiş olmasına. Ara yerden yüzyıl geçti, ama çok fazla bir şey değişti diyemem: Kemalistler, milliyetçiler, İslamcılar hâlâ eski tas eski hamam havasında. Oysa toplum olarak ruh sağlığımıza kavuşmamız lazım. Hakikatle, gerçekle yüzleşmemiz lazım. Unutmayalım, gerçek bir yüzleşme "hepimizi özgür kılacaktır"; Nazım Hikmet'in deyişiyle "anlımıza sürülen bu kara lekeden" bizleri kurtaracaktır. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin işlediği ve Cumhuriyet'in sürdürdüğü utancı yaşamak zorunda değiliz!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat