Hayır

Stok Kodu:
9786052493953
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
182
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2019-05-06
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
9,97
9786052493953
522338
Hayır
Hayır
9.97
Bir köle gibi ellerim önümde babamın asli görevini yerine getirmesini beklerken, salonun içinde göz gezdiriyordum. Burası kocaman bir ev miydi, yoksa kocaman bir müze demek daha mı doğru olurdu? Emin olamadım. Evdeki her şey çok kıymetli ama ruhsuzdu. Bir evin sıcaklığı yoktu, belki de bu yüzden bende daima bir müze hissi uyandırmıştı. Evimiz, tıpkı babamın bakışları gibi insanı üşütüyordu. Salondaki en büyük duvarda babamın gövde gösterilerini ölümsüzleştiren boy boy fotoğrafları asılıydı. Bir diğerinde ise babamın şeref madalyaları ... Şöminenin hemen üzerinde, parlaklıklarıyla göz alan iki tane kılıç karşılıklı duruyordu. Kapının tam karşısındaki duvarda çerçevelenmiş dokuma bayrak, en tepede de Arapça dualar vardı. Antika konsolun üzerine yine babamın aldığı ödüller ve plaketler konulmuştu. Kurt maketleri de evimizin olmazsa olmaz sembolleriydi. Yerde rahmetli büyük dedemin İran'dan getirttiği, annemle babamın göz bebeği olan bir halı vardı. Üzerine terlikle basmak yasaktı. Annem halının rengi bozulmasın diye çarşaf örterdi. O halı sayesinde eşyanın insandan daha kıymetli olduğunu sanıyordum. Siz sormadan ben açıklayayım. Sanırım beşaltı yaşlarındaydım. Elimdeki süt dolu bardakla halının üzerine düşmüştüm. Annem, "Elmaaas!" diye çığlık atmıştı.
Bir köle gibi ellerim önümde babamın asli görevini yerine getirmesini beklerken, salonun içinde göz gezdiriyordum. Burası kocaman bir ev miydi, yoksa kocaman bir müze demek daha mı doğru olurdu? Emin olamadım. Evdeki her şey çok kıymetli ama ruhsuzdu. Bir evin sıcaklığı yoktu, belki de bu yüzden bende daima bir müze hissi uyandırmıştı. Evimiz, tıpkı babamın bakışları gibi insanı üşütüyordu. Salondaki en büyük duvarda babamın gövde gösterilerini ölümsüzleştiren boy boy fotoğrafları asılıydı. Bir diğerinde ise babamın şeref madalyaları ... Şöminenin hemen üzerinde, parlaklıklarıyla göz alan iki tane kılıç karşılıklı duruyordu. Kapının tam karşısındaki duvarda çerçevelenmiş dokuma bayrak, en tepede de Arapça dualar vardı. Antika konsolun üzerine yine babamın aldığı ödüller ve plaketler konulmuştu. Kurt maketleri de evimizin olmazsa olmaz sembolleriydi. Yerde rahmetli büyük dedemin İran'dan getirttiği, annemle babamın göz bebeği olan bir halı vardı. Üzerine terlikle basmak yasaktı. Annem halının rengi bozulmasın diye çarşaf örterdi. O halı sayesinde eşyanın insandan daha kıymetli olduğunu sanıyordum. Siz sormadan ben açıklayayım. Sanırım beşaltı yaşlarındaydım. Elimdeki süt dolu bardakla halının üzerine düşmüştüm. Annem, "Elmaaas!" diye çığlık atmıştı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat