9786258209044
762330
https://www.hesapli24.com/idare-hukuku-dersleri-12
İdare Hukuku Dersleri
25.08
Bu baskıda da mevzuat değişiklikleri işlenerek, önceki baskılarda eksik kaldığını düşündüğümüz bâzı ilâveler yapılarak, yargı kararları eklenerek eser güncellenmiştir. Hukuk devleti idealinin genç yolcularına faydalı olması dileğiyle. *** İkinci Baskının önsözünden: İdâre, doğumdan ölüme kadar hakkımızda sayısız işlemler yapmakta, yaptırımlar uygulamaktadır. Günlük hayâtımızın her safhasında, idârenin bir kanadıyla ilişki içindeyiz. Toplu taşıma araçlarına bindiğimizde, evde su kullandığımızda, kaldırımda yürürken, belediye ile ilişki içine girmekteyiz. Okulda hakkımızda kayıt, not verme, sınıf geçme, sınıfta kalma, disiplin cezâsı gibi birçok karar alınmaktadır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kısaca hayâtımızın her günü ve hatta her anı idâre ile ilişki içinde geçmektedir. Ancak bunun pek farkına varmayız. İdârenin hakkımızdaki tasarruflarını, vücudumuz üzerindeki hava basıncına benzetebiliriz. İç ve dış basınç dengede olduğu müddetçe, hava basıncının farkına varmayız. Dengenin bozulması hâlinde ise ölümcül sonuçlara varabilecek bir etki olduğunu fark ederiz. İdârenin hakkımızdaki tasarrufları da aynen böyledir. Her şeyin yolunda gittiği, hakkımızda yapılan tasarrufların hukûka uygun olduğu, menfaat ya da hakkımızın ihlâl edilmediği durumda idârenin varlığını hissetmeyiz. Ne zaman ki idâre, hukûka aykırı bir tasarrufta bulunur, bir menfaatimizi ya da hakkımızı ihlâl eder, işte o zaman idâre denilen Hobbes'un ifâdesiyle “leviathan-ejderha” ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız. İdârenin tek taraflı işlemler yapma yetkisine sâhip olduğunu, işlemlerinin hukûka uygunluk karînesinden yararlandığını, işlemlerini re'sen ve cebren uygulama kabiliyetine de sâhip olduğunu da dikkate aldığımızda nasıl bir güçle karşı karşıya olduğumuzun farkına varırız. Bu büyük gücün fırtınalarına karşı sığınacağımız korunaklı limanlar ise “hukuk devleti ilkesi”, “idârenin kânûnîliği ilkesi” ve “idârenin yargısal denetimi ilkesi” gibi limanlardır. İşte idâre hukûku bu korunaklı limanları konu edinen bir bilimdir. *** İdâre hukûkunu, öğrencilere anlatmakta hayli zorlanmaktayız. Galiba idâre hukûku konuları öğrenciler için biraz soyut kalmaktadır. Zihinlerinde yeterince somutlaşamamaktadır. Oysa idâre, yukarıda da belirttiğimiz gibi, günlük hayâtımızda sürekli karşı karşıya geldiğimiz bir hukûkî varlıktır. Bu nedenle zihinlerde somutlaşması daha kolay olmalıdır diye düşünmekteyim. Ancak bunun tam tersi bir sonuçla karşılaşmaktayız. Bu yüzden eseri, mümkün olduğu kadar basit anlatmaya, örneklerle somutlaştırmaya çalışarak kaleme almayı denedik. Umarım başarılı olmuşumdur. İdâre hukûkunun öğrenci nazarında zorluğunu en iyi anlatan, Özay'ın Günışığında Yönetim (2002) isimli eserinin önsözünde yer verdiği Yahya Kemal'in Sessiz Gemi şiirine yazılan şu nazîreyi buraya aktarmak istiyorum (Müellifin ifâdesine göre, Ahmed Aydoğan'a âit olan nazîre, 25 Ekim 1967 târihli Milliyet Gazetesinde “Günün Şiiri” başlığı altında yayınlanmış).
Bu baskıda da mevzuat değişiklikleri işlenerek, önceki baskılarda eksik kaldığını düşündüğümüz bâzı ilâveler yapılarak, yargı kararları eklenerek eser güncellenmiştir. Hukuk devleti idealinin genç yolcularına faydalı olması dileğiyle. *** İkinci Baskının önsözünden: İdâre, doğumdan ölüme kadar hakkımızda sayısız işlemler yapmakta, yaptırımlar uygulamaktadır. Günlük hayâtımızın her safhasında, idârenin bir kanadıyla ilişki içindeyiz. Toplu taşıma araçlarına bindiğimizde, evde su kullandığımızda, kaldırımda yürürken, belediye ile ilişki içine girmekteyiz. Okulda hakkımızda kayıt, not verme, sınıf geçme, sınıfta kalma, disiplin cezâsı gibi birçok karar alınmaktadır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kısaca hayâtımızın her günü ve hatta her anı idâre ile ilişki içinde geçmektedir. Ancak bunun pek farkına varmayız. İdârenin hakkımızdaki tasarruflarını, vücudumuz üzerindeki hava basıncına benzetebiliriz. İç ve dış basınç dengede olduğu müddetçe, hava basıncının farkına varmayız. Dengenin bozulması hâlinde ise ölümcül sonuçlara varabilecek bir etki olduğunu fark ederiz. İdârenin hakkımızdaki tasarrufları da aynen böyledir. Her şeyin yolunda gittiği, hakkımızda yapılan tasarrufların hukûka uygun olduğu, menfaat ya da hakkımızın ihlâl edilmediği durumda idârenin varlığını hissetmeyiz. Ne zaman ki idâre, hukûka aykırı bir tasarrufta bulunur, bir menfaatimizi ya da hakkımızı ihlâl eder, işte o zaman idâre denilen Hobbes'un ifâdesiyle “leviathan-ejderha” ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız. İdârenin tek taraflı işlemler yapma yetkisine sâhip olduğunu, işlemlerinin hukûka uygunluk karînesinden yararlandığını, işlemlerini re'sen ve cebren uygulama kabiliyetine de sâhip olduğunu da dikkate aldığımızda nasıl bir güçle karşı karşıya olduğumuzun farkına varırız. Bu büyük gücün fırtınalarına karşı sığınacağımız korunaklı limanlar ise “hukuk devleti ilkesi”, “idârenin kânûnîliği ilkesi” ve “idârenin yargısal denetimi ilkesi” gibi limanlardır. İşte idâre hukûku bu korunaklı limanları konu edinen bir bilimdir. *** İdâre hukûkunu, öğrencilere anlatmakta hayli zorlanmaktayız. Galiba idâre hukûku konuları öğrenciler için biraz soyut kalmaktadır. Zihinlerinde yeterince somutlaşamamaktadır. Oysa idâre, yukarıda da belirttiğimiz gibi, günlük hayâtımızda sürekli karşı karşıya geldiğimiz bir hukûkî varlıktır. Bu nedenle zihinlerde somutlaşması daha kolay olmalıdır diye düşünmekteyim. Ancak bunun tam tersi bir sonuçla karşılaşmaktayız. Bu yüzden eseri, mümkün olduğu kadar basit anlatmaya, örneklerle somutlaştırmaya çalışarak kaleme almayı denedik. Umarım başarılı olmuşumdur. İdâre hukûkunun öğrenci nazarında zorluğunu en iyi anlatan, Özay'ın Günışığında Yönetim (2002) isimli eserinin önsözünde yer verdiği Yahya Kemal'in Sessiz Gemi şiirine yazılan şu nazîreyi buraya aktarmak istiyorum (Müellifin ifâdesine göre, Ahmed Aydoğan'a âit olan nazîre, 25 Ekim 1967 târihli Milliyet Gazetesinde “Günün Şiiri” başlığı altında yayınlanmış).
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.