9786057600219
762429
https://www.hesapli24.com/imam-i-rabbani-nin-zat-ve-sifat-anlayisi
İmam-ı Rabbani’nin Zat ve Sıfat Anlayışı
11.33
İlahî zat ve sıfat ilişkisinin ele alındığı bu
eserde İmâm-ı Rabbânî'nin Ehl-i sünnet
düsturuna bağlılığı meziyet kabul ettiği,
itikadî meselelere dair görüşlerini tasavvufî
bakış açısıyla zenginleştirdiği, zahirî ilimleri
keşif ve ilhama tercih ettiği ve tasavvufu
tenkit yolunu, en azından, daralttığı tespit
edilmiştir. Onunu şeriat âlimlerinin görüşüne
uygunluğu ölçü alması, Ehl-i sünnet'e
bağlılığının tezahürüdür. İmâm-ı Rabbânî,
Allah Teâlâ'yı hakikî varlık, âlemi vehim ve
hayal olarak gören “vahdet-i vücud”
anlayışını şeriat âlimlerinin ölçülerine
uymadığı gerekçesiyle tenkit etmiş, Allah-
âlem ilişkisini izahta kelamcılarla aynı
neticede birleşmiştir. Âlimlerin nazar ve
istidlâl ile icmalî olarak belirlediklerini
mutasavvıfların keşif ve ilham ile tafsilata
kavuşturduğu
inancını
münasebetine dair açıklamalarında da
göstermiştir. Her şeyden önce ilahî zatın her
türlü kemâlâta sahip olduğunu, sıfatlar da
dâhil olmak üzere hiçbir şeye muhtaç
olmadığını vurgulamış, akıl ve muhayyilenin
Allah Teâlâ'yı idrak etmeye yetmeyeceğini
anlamayı marifet saymıştır.
İlahî zatın
bilinmezliğini “vusul mertebelerinin sonu
gelmez” cümlesiyle hulasa ederek insanın
isim
ve
şuûnât
dairesinden
geçemeyeceğine vurgu yapmış, zat
mertebesiyle ilgili bir şey söylemeyi doğru
bulmamıştır. Allah Teâlâ'nın Kendine nispet
ettiği sıfatlarla vasıflanmış ve akıl ile
algılanan manalardan münezzeh olduğuna
inanmayı marifet olarak sunmuştur.
İlahî zat ve sıfat ilişkisinin ele alındığı bu
eserde İmâm-ı Rabbânî'nin Ehl-i sünnet
düsturuna bağlılığı meziyet kabul ettiği,
itikadî meselelere dair görüşlerini tasavvufî
bakış açısıyla zenginleştirdiği, zahirî ilimleri
keşif ve ilhama tercih ettiği ve tasavvufu
tenkit yolunu, en azından, daralttığı tespit
edilmiştir. Onunu şeriat âlimlerinin görüşüne
uygunluğu ölçü alması, Ehl-i sünnet'e
bağlılığının tezahürüdür. İmâm-ı Rabbânî,
Allah Teâlâ'yı hakikî varlık, âlemi vehim ve
hayal olarak gören “vahdet-i vücud”
anlayışını şeriat âlimlerinin ölçülerine
uymadığı gerekçesiyle tenkit etmiş, Allah-
âlem ilişkisini izahta kelamcılarla aynı
neticede birleşmiştir. Âlimlerin nazar ve
istidlâl ile icmalî olarak belirlediklerini
mutasavvıfların keşif ve ilham ile tafsilata
kavuşturduğu
inancını
münasebetine dair açıklamalarında da
göstermiştir. Her şeyden önce ilahî zatın her
türlü kemâlâta sahip olduğunu, sıfatlar da
dâhil olmak üzere hiçbir şeye muhtaç
olmadığını vurgulamış, akıl ve muhayyilenin
Allah Teâlâ'yı idrak etmeye yetmeyeceğini
anlamayı marifet saymıştır.
İlahî zatın
bilinmezliğini “vusul mertebelerinin sonu
gelmez” cümlesiyle hulasa ederek insanın
isim
ve
şuûnât
dairesinden
geçemeyeceğine vurgu yapmış, zat
mertebesiyle ilgili bir şey söylemeyi doğru
bulmamıştır. Allah Teâlâ'nın Kendine nispet
ettiği sıfatlarla vasıflanmış ve akıl ile
algılanan manalardan münezzeh olduğuna
inanmayı marifet olarak sunmuştur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.