İngiliz Edebiyatı Tarihi (Ciltli)

Stok Kodu:
9789750806643
Boyut:
115-175-0
Sayfa Sayısı:
1834
Baskı:
13
Basım Tarihi:
2019-03-19
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
35,06
9789750806643
413871
İngiliz Edebiyatı Tarihi (Ciltli)
İngiliz Edebiyatı Tarihi (Ciltli)
35.06
Mîna Urgan'ın İngiliz Edebiyatı Tarihi isimli beş ciltlik yapıtı Yapı Kredi Yayınları'nın Delta dizisinde tek cilt olarak yayımlandı. Bir büyük edebiyatın yüzlerce yılını bir roman lezzetiyle okutan bu beş cilt hâlâ işlevini ve amacını koruyor. Üstelik bu kez tek ciltte toplanan yapıt edebiyat meraklısı okura ulaşıyor. İngiliz edebiyatı tarihini on döneme ayırabiliriz. Gerçi bir edebiyat döneminin tam hangi tarihle başladığını, tam hangi tarihte sona erdiğini saptamanın yolu yoktur, ama kimi çağlarda edebiyat alanında belirli değişiklikler olduğu da yadsınamaz. 1) Eski İngilizce dönemi sözlü edebiyatın yazılı edebiyata geçmesiyle birlikte aşağı yukarı VII. yüzyılda başlar ve İngiliz tarihinde bir dönüm noktası olan Norman istilasıyla (1066) XI. yüzyılın ortalarına doğru biter. 2) Orta ingilizce dönemi, tüm Ortaçağı kapsayarak XV. yüzyıla kadar sürer. 3) Rönesans ya da Elizabeth çağı, 1558 ile 1603 arasında hüküm süren Kraliçe Elizabeth'ten adını alır. Elizabeth'in ölümü üzerine İskoçya Kralı James tahta çıktğı ve James'in Latince adı Jacobus olduğu için, Elizabeth çağının son kırk yılına Jacobean çağ da denilir. Bu dönem, 1642'de Oliver Cromwell'in önderliğinde Puritan mezhebindekilerin iktidarı ele alarak Commonwealth'i, yani Cumhuriyeti kurmalarıyla sona erer. 4) Commonwealth dönemi, 1642 ile 1660 yılları arasındaki dönemi kapsar. 5) Restorasyon dönemi, Cumhuriyetçilerin idam ettikleri Birinci Charles'ın oğlu ikinci Charles'ın tahta oturmasıyla, yani monarşinin restorasyonuyla başlar ve XVIII. yüzyılın başlangıcına kadar sürer. 6) Neo-Klasik Çağ, XVIII. yüzyılın başlangıcından aşağı yukarı1770 yıllarına değin sürer. Kraliçe Anne 1702 ile 1714 yılları arasında hüküm sürdüiğü için, bu dönemin başlangıcına Kraliçe Anne Çağı da denilir. Roma İmparatoru Augustus'un saltanatı sırasında Latin edebiyatınını en ünlü kişileri yaşadığı ve onları örnek alan İngiliz şairleri ve yazarları kendilerini roma'nın klasik yazarları kadar önemli sayarak, "Augustan" sıfatını benimsediklerinden, bu dönemin başka bir adı da Augustan çağıdır. 7) XVIII. yüzyılın son otuz yılını kapsayan ve Romantik akımı hazırlayan Pre-Romantik Çağı, Romantizmle birlikte ele almak daha yerinde olur. 8) Romantik Çağ 1798'de Wordsworth ile Coleridge'in The Lyrical Ballads'ı yayımlamalarıyla başlar ve XIX. yüzyılın neredeyse ortalarına değin sürer. 9) Victoria çağı, adını gene bir kraliçeden alır. Kraliçe Victoria 1837'de tahta çıktığıve 1901'de öldüğü için, bu dönem XX. yüzyılın başlangıcına kadar sürer. 10) XX. yüzyıl edebiyatı, İngiliz edebiyatını uzmanlık dalı olarak seçmeyen, ama genellikle edebiyat meraklısı olan okuyucuların belki en çok ilgi duyacakları dönemdir. Ne var ki,değerlerin gerçek anlamda yerleşmediği, hangi yazarın ya da şairin yaşayacağı, hangilerinin unutulup gideceği belli olmadığından, 1900 yılından önce doğmayı bir ön koşul olarak benimseyerek, yaşayacağına ancak gerçekten inandığımız yazarları ele almakla yetinmek niyetindeyim. (Sunuştan) Tadımlık Herkes İçin İngiliz Edebiyatının Öyküsü Bir Dinozorun Anıları, yarattığı çarpıcı okur sayısı ile başta Mîna Urgan olmak üzere şaşırtmıştı herkesi ama onun akademik çerçeveden daha geniş bir okur kitlesine uzanması, birinci cildi 1986 yılında çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi'yledir. Beşinci cildi 1993 Nisanı'nda basıldığında, 5. Yüzyıl'dan ele aldığı bu edebiyatı tanıtma çabası, ancak Oscar Wilde'a, yani 19. Yüzyıl sonuna ulaşabilmişti. Bu tarih dizisinin dışında yayımlanan Virginia Woolf (1995) ve D.H. Lawrence (1997) kitapları, dikkatle okunduğunda, Tarih'in yazılmayan 20. Yüzyıl ciltlerinden çıkartılıp genişletilmiş bölümler gibidir bir bakıma. Gerçi Bir Dinozorun Anıları'nı okuyan geniş okur kitlesi çok iyi bilmektedir ama, Mîna Urgan'ın, burada yeniden okur önüne çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi'ni yazdıran, akademik kimliğinden bir kaç satır söz etmek gerekmektedir. Mîna Urgan, Fransız edebiyatı öğrenimiyle başlamıştır akademik hayata. Daha sonra İngiliz edebiyatı üzerine Fransa'da doktora yapmış, İstanbul Üniversitesi'nde o zamanki adı Romanesk Diller ve Edebiyatları olan Fransız Filolojisi'nde ders verirken, tümüyle bilim dışı etmenlerin zorlamasıyla, İngiliz Filolojisi'ne geçmiştir. Burada, doçent ve profesör olmuş, 1977 yılında da gene bilimsel olmayan nedenler yüzünden, üniversiteden, daha önünde ders verebileceği yıllar bulunurken, emekliliğini istemiştir. Mîna Urgan'ın üniversiteden erken ayrılması, elbette eğitim alanında bir kayıptır ama, kitaplarına baktığımızda okur adına bunun kazanç olduğunu görmekteyiz. İstifasına kadar, sadece bizde değil, batı ülkelerinde de benzerlerine rastladığımız, yaşamını bütünüyle öğrenci- öğretmen ilişkilerine yaslayıp, yazmaya gönül koymayan bir akademisyen görünümü sergilemektedir. Kitaplarını ancak, akademik hayattan ayrıldıktan sonra yazmaya başlamıştır. Üniversitedeyken yazdığı kitaplar (bunu biraz da olumsuz anlamda söylüyorum) tipik akademik kitaplardır. O kitapların amacı ve hedef kitlesi akademik çevrelerdir. Oysa, üniversiteden ayrıldıktan sonra yazdıkları, Bir Dinozorun Anıları'ndan da onu tanıyanların bildikleri gibi, bir halk insanının yaklaşımı içinde, meraklı bir geniş okur kitlesi hedef alınarak yazılmış kitaplardır. Nedir Mîna Urgan'ın yaklaşımı? Edebiyatla, özellikle batı edebiyatlarıyla düz okur olmanın ötesinde ilişkisi olanlar, geçtiğimiz yüzyılın bir eleştiri ve edebiyat kuramı yüzyılı olduğunu bileceklerdir. Modernist edebiyatın büyük serüvenine paralel, onun gerçekten gerekli bir tümleci, kılavuzu olarak ortaya çıkan, kabaca tanımlandığında, bir yakın okuma ve teknik çözüm yöntemi olan Yeni Eleştiri ya da bir başka adlandırmayla Cambridge Okulu Eleştirisi'nden başlayarak, Yapısalcılık'tan Yapısöküm'e pek çok yaklaşım giderek çetrefilleşen edebiyat ürünlerini okuma, çözme, değerlendirme yöntemi olmuştur. Oysa bir önceki yüzyıl, yani on dokuzuncu yüzyıl, yorumlamanın, özellikle de öznel yorumlamanın yüzyılıdır. Ama aynı yüzyıl, bir ara ölmüş gözüyle bakılan, bir yapıtı, yazarı, yazıldığı çağ, yazıldığı dilin serüveni içinde bir kültür bütünü olarak ele alıp okuyan "filolojik yaklaşım"ın da çağıdır. Mîna Urgan da gerek bu beş
Mîna Urgan'ın İngiliz Edebiyatı Tarihi isimli beş ciltlik yapıtı Yapı Kredi Yayınları'nın Delta dizisinde tek cilt olarak yayımlandı. Bir büyük edebiyatın yüzlerce yılını bir roman lezzetiyle okutan bu beş cilt hâlâ işlevini ve amacını koruyor. Üstelik bu kez tek ciltte toplanan yapıt edebiyat meraklısı okura ulaşıyor. İngiliz edebiyatı tarihini on döneme ayırabiliriz. Gerçi bir edebiyat döneminin tam hangi tarihle başladığını, tam hangi tarihte sona erdiğini saptamanın yolu yoktur, ama kimi çağlarda edebiyat alanında belirli değişiklikler olduğu da yadsınamaz. 1) Eski İngilizce dönemi sözlü edebiyatın yazılı edebiyata geçmesiyle birlikte aşağı yukarı VII. yüzyılda başlar ve İngiliz tarihinde bir dönüm noktası olan Norman istilasıyla (1066) XI. yüzyılın ortalarına doğru biter. 2) Orta ingilizce dönemi, tüm Ortaçağı kapsayarak XV. yüzyıla kadar sürer. 3) Rönesans ya da Elizabeth çağı, 1558 ile 1603 arasında hüküm süren Kraliçe Elizabeth'ten adını alır. Elizabeth'in ölümü üzerine İskoçya Kralı James tahta çıktğı ve James'in Latince adı Jacobus olduğu için, Elizabeth çağının son kırk yılına Jacobean çağ da denilir. Bu dönem, 1642'de Oliver Cromwell'in önderliğinde Puritan mezhebindekilerin iktidarı ele alarak Commonwealth'i, yani Cumhuriyeti kurmalarıyla sona erer. 4) Commonwealth dönemi, 1642 ile 1660 yılları arasındaki dönemi kapsar. 5) Restorasyon dönemi, Cumhuriyetçilerin idam ettikleri Birinci Charles'ın oğlu ikinci Charles'ın tahta oturmasıyla, yani monarşinin restorasyonuyla başlar ve XVIII. yüzyılın başlangıcına kadar sürer. 6) Neo-Klasik Çağ, XVIII. yüzyılın başlangıcından aşağı yukarı1770 yıllarına değin sürer. Kraliçe Anne 1702 ile 1714 yılları arasında hüküm sürdüiğü için, bu dönemin başlangıcına Kraliçe Anne Çağı da denilir. Roma İmparatoru Augustus'un saltanatı sırasında Latin edebiyatınını en ünlü kişileri yaşadığı ve onları örnek alan İngiliz şairleri ve yazarları kendilerini roma'nın klasik yazarları kadar önemli sayarak, "Augustan" sıfatını benimsediklerinden, bu dönemin başka bir adı da Augustan çağıdır. 7) XVIII. yüzyılın son otuz yılını kapsayan ve Romantik akımı hazırlayan Pre-Romantik Çağı, Romantizmle birlikte ele almak daha yerinde olur. 8) Romantik Çağ 1798'de Wordsworth ile Coleridge'in The Lyrical Ballads'ı yayımlamalarıyla başlar ve XIX. yüzyılın neredeyse ortalarına değin sürer. 9) Victoria çağı, adını gene bir kraliçeden alır. Kraliçe Victoria 1837'de tahta çıktığıve 1901'de öldüğü için, bu dönem XX. yüzyılın başlangıcına kadar sürer. 10) XX. yüzyıl edebiyatı, İngiliz edebiyatını uzmanlık dalı olarak seçmeyen, ama genellikle edebiyat meraklısı olan okuyucuların belki en çok ilgi duyacakları dönemdir. Ne var ki,değerlerin gerçek anlamda yerleşmediği, hangi yazarın ya da şairin yaşayacağı, hangilerinin unutulup gideceği belli olmadığından, 1900 yılından önce doğmayı bir ön koşul olarak benimseyerek, yaşayacağına ancak gerçekten inandığımız yazarları ele almakla yetinmek niyetindeyim. (Sunuştan) Tadımlık Herkes İçin İngiliz Edebiyatının Öyküsü Bir Dinozorun Anıları, yarattığı çarpıcı okur sayısı ile başta Mîna Urgan olmak üzere şaşırtmıştı herkesi ama onun akademik çerçeveden daha geniş bir okur kitlesine uzanması, birinci cildi 1986 yılında çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi'yledir. Beşinci cildi 1993 Nisanı'nda basıldığında, 5. Yüzyıl'dan ele aldığı bu edebiyatı tanıtma çabası, ancak Oscar Wilde'a, yani 19. Yüzyıl sonuna ulaşabilmişti. Bu tarih dizisinin dışında yayımlanan Virginia Woolf (1995) ve D.H. Lawrence (1997) kitapları, dikkatle okunduğunda, Tarih'in yazılmayan 20. Yüzyıl ciltlerinden çıkartılıp genişletilmiş bölümler gibidir bir bakıma. Gerçi Bir Dinozorun Anıları'nı okuyan geniş okur kitlesi çok iyi bilmektedir ama, Mîna Urgan'ın, burada yeniden okur önüne çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi'ni yazdıran, akademik kimliğinden bir kaç satır söz etmek gerekmektedir. Mîna Urgan, Fransız edebiyatı öğrenimiyle başlamıştır akademik hayata. Daha sonra İngiliz edebiyatı üzerine Fransa'da doktora yapmış, İstanbul Üniversitesi'nde o zamanki adı Romanesk Diller ve Edebiyatları olan Fransız Filolojisi'nde ders verirken, tümüyle bilim dışı etmenlerin zorlamasıyla, İngiliz Filolojisi'ne geçmiştir. Burada, doçent ve profesör olmuş, 1977 yılında da gene bilimsel olmayan nedenler yüzünden, üniversiteden, daha önünde ders verebileceği yıllar bulunurken, emekliliğini istemiştir. Mîna Urgan'ın üniversiteden erken ayrılması, elbette eğitim alanında bir kayıptır ama, kitaplarına baktığımızda okur adına bunun kazanç olduğunu görmekteyiz. İstifasına kadar, sadece bizde değil, batı ülkelerinde de benzerlerine rastladığımız, yaşamını bütünüyle öğrenci- öğretmen ilişkilerine yaslayıp, yazmaya gönül koymayan bir akademisyen görünümü sergilemektedir. Kitaplarını ancak, akademik hayattan ayrıldıktan sonra yazmaya başlamıştır. Üniversitedeyken yazdığı kitaplar (bunu biraz da olumsuz anlamda söylüyorum) tipik akademik kitaplardır. O kitapların amacı ve hedef kitlesi akademik çevrelerdir. Oysa, üniversiteden ayrıldıktan sonra yazdıkları, Bir Dinozorun Anıları'ndan da onu tanıyanların bildikleri gibi, bir halk insanının yaklaşımı içinde, meraklı bir geniş okur kitlesi hedef alınarak yazılmış kitaplardır. Nedir Mîna Urgan'ın yaklaşımı? Edebiyatla, özellikle batı edebiyatlarıyla düz okur olmanın ötesinde ilişkisi olanlar, geçtiğimiz yüzyılın bir eleştiri ve edebiyat kuramı yüzyılı olduğunu bileceklerdir. Modernist edebiyatın büyük serüvenine paralel, onun gerçekten gerekli bir tümleci, kılavuzu olarak ortaya çıkan, kabaca tanımlandığında, bir yakın okuma ve teknik çözüm yöntemi olan Yeni Eleştiri ya da bir başka adlandırmayla Cambridge Okulu Eleştirisi'nden başlayarak, Yapısalcılık'tan Yapısöküm'e pek çok yaklaşım giderek çetrefilleşen edebiyat ürünlerini okuma, çözme, değerlendirme yöntemi olmuştur. Oysa bir önceki yüzyıl, yani on dokuzuncu yüzyıl, yorumlamanın, özellikle de öznel yorumlamanın yüzyılıdır. Ama aynı yüzyıl, bir ara ölmüş gözüyle bakılan, bir yapıtı, yazarı, yazıldığı çağ, yazıldığı dilin serüveni içinde bir kültür bütünü olarak ele alıp okuyan "filolojik yaklaşım"ın da çağıdır. Mîna Urgan da gerek bu beş
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat