İnsanat Bahçesi

Stok Kodu:
9786057375247
Boyut:
135-195-
Sayfa Sayısı:
208
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-10-21
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
9,65
9786057375247
736176
İnsanat Bahçesi
İnsanat Bahçesi
9.65
Kitap Tanıtım Yazısı : Herkes kendi vatanında Sindirella'ydı. Zira kaçarken düşürdükleri ayakkabının diğer teki kendi topraklarındaydı. Onların kimliği ayakkabının geride kalan diğer tekiydi. Dönüp onu giymezlerse kimliksiz ve de vatansız bir külkedisi olarak yok olup gideceklerdi. *** Aşk bir sınavdır! Birlikte ölmeyi göze almak aşk değil, ayrı olunsa da karşıdakinin nefes aldığını bilip şükretmektir. Aşk, sınırı aşmak değil, cesaret gösterip sınırda kalmayı göze almaktır. Aşk, aşkı için alemden vazgeçebileceğini herkese ispatlamak değil, gerektiğinde alem için aşkından vazgeçmeyi bilecek kadar âşık olduğunu kendine ispatlamaktır. *** Cehennem dedikleri böyle bir şey olmalıydı. Ateş, ateş ve sadece ateş!.. İstanbul'un bağrı tutuşmuştu. Beyoğlu ateşler içinde yanıyordu. Haliç, Hasköy'e bakıp ağlıyordu. Ama nafile, gözyaşları yangını söndürmeye yetmiyordu. Yanıyordu Hasköy! Yanıyordu Beyoğlu! Yanıyordu İstanbul! Üç gün üç gece durmaksızın… Düğün değildi ki bu… Neden bu kadar uzun sürmüştü ve söndürülememişti? Oysa gözyaşları sel olmuştu, sönmeliydi bu ateş. Bu gözyaşları bu cehennemi soğutmalıydı. Nafile! Ne ateş sönmüştü ne de cehennem soğumuştu.
Kitap Tanıtım Yazısı : Herkes kendi vatanında Sindirella'ydı. Zira kaçarken düşürdükleri ayakkabının diğer teki kendi topraklarındaydı. Onların kimliği ayakkabının geride kalan diğer tekiydi. Dönüp onu giymezlerse kimliksiz ve de vatansız bir külkedisi olarak yok olup gideceklerdi. *** Aşk bir sınavdır! Birlikte ölmeyi göze almak aşk değil, ayrı olunsa da karşıdakinin nefes aldığını bilip şükretmektir. Aşk, sınırı aşmak değil, cesaret gösterip sınırda kalmayı göze almaktır. Aşk, aşkı için alemden vazgeçebileceğini herkese ispatlamak değil, gerektiğinde alem için aşkından vazgeçmeyi bilecek kadar âşık olduğunu kendine ispatlamaktır. *** Cehennem dedikleri böyle bir şey olmalıydı. Ateş, ateş ve sadece ateş!.. İstanbul'un bağrı tutuşmuştu. Beyoğlu ateşler içinde yanıyordu. Haliç, Hasköy'e bakıp ağlıyordu. Ama nafile, gözyaşları yangını söndürmeye yetmiyordu. Yanıyordu Hasköy! Yanıyordu Beyoğlu! Yanıyordu İstanbul! Üç gün üç gece durmaksızın… Düğün değildi ki bu… Neden bu kadar uzun sürmüştü ve söndürülememişti? Oysa gözyaşları sel olmuştu, sönmeliydi bu ateş. Bu gözyaşları bu cehennemi soğutmalıydı. Nafile! Ne ateş sönmüştü ne de cehennem soğumuştu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat