9789750846151
537351
https://www.hesapli24.com/kadinin-fendi
Kadının Fendi
9.16
"Aşk ne kadar çok şey olabilirdi, bunu anladım."
Eserleri yirmiden fazla dilde okunan Norveçli yazar
Erlend Loe, kült metinlere dönüşen Doppler ve Bildiğimiz
Dünyanın Sonu'ndan önce, henüz 24 yaşındayken
kaleme aldığı, beyazperdeye de aktarılan
Kadının
Fendi'nde, değişen ilişki biçimlerine ve kadın-erkek
rollerine esprili ve incelikli üslubuyla yaklaşıyor:
Muhtemel aşk mı, ezeli düşman mı?
Postmodern dünyanın aynasında yerini yönünü bulmakta
zorlanan genç bir adamla o adamın tekdüze hayatına bir
anda dahil olan kararlı bir genç kadının inişli çıkışlı
ilişkisine odaklanıyor Loe: Sınırlarını her geçen gün biraz
daha genişleten Marianne'nin yaşam alanıyla birlikte
kalbini de işgal etmesi karşısında ne yapacağını
bilemeyen genç adamın önünde iki seçenek vardır: Ya
kendine özgü düşünceleri, tuhaf arzuları, sıradışı dramları
ve sarı komodiniyle hayatının baş köşesinde fırtınalar
estiren Marianne ile mücadele edecek ya da direnmeyi
bırakıp onun dümen suyuna girecektir.
"Tek başımaydım. Marianne yoktu artık. Başkası da
yoktu. Yalnızca ben vardım. Marianne'yi korktuğum
kadar çok düşünmedim. İlişkimiz önemsizmiş,
gözetilecek çok fazla bir şey yokmuş gibi davranmaya
çalıştım ve sonunda onu küçümsemeyi başardım. Salonda bir sandalyede oturup şarabımı içerken
yaşadıklarımızı düşünüp durdum."
"Aşk ne kadar çok şey olabilirdi, bunu anladım."
Eserleri yirmiden fazla dilde okunan Norveçli yazar
Erlend Loe, kült metinlere dönüşen Doppler ve Bildiğimiz
Dünyanın Sonu'ndan önce, henüz 24 yaşındayken
kaleme aldığı, beyazperdeye de aktarılan
Kadının
Fendi'nde, değişen ilişki biçimlerine ve kadın-erkek
rollerine esprili ve incelikli üslubuyla yaklaşıyor:
Muhtemel aşk mı, ezeli düşman mı?
Postmodern dünyanın aynasında yerini yönünü bulmakta
zorlanan genç bir adamla o adamın tekdüze hayatına bir
anda dahil olan kararlı bir genç kadının inişli çıkışlı
ilişkisine odaklanıyor Loe: Sınırlarını her geçen gün biraz
daha genişleten Marianne'nin yaşam alanıyla birlikte
kalbini de işgal etmesi karşısında ne yapacağını
bilemeyen genç adamın önünde iki seçenek vardır: Ya
kendine özgü düşünceleri, tuhaf arzuları, sıradışı dramları
ve sarı komodiniyle hayatının baş köşesinde fırtınalar
estiren Marianne ile mücadele edecek ya da direnmeyi
bırakıp onun dümen suyuna girecektir.
"Tek başımaydım. Marianne yoktu artık. Başkası da
yoktu. Yalnızca ben vardım. Marianne'yi korktuğum
kadar çok düşünmedim. İlişkimiz önemsizmiş,
gözetilecek çok fazla bir şey yokmuş gibi davranmaya
çalıştım ve sonunda onu küçümsemeyi başardım. Salonda bir sandalyede oturup şarabımı içerken
yaşadıklarımızı düşünüp durdum."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.