9786057603890
536592
https://www.hesapli24.com/kapilar-2
Kapılar
8.00
"Lakin bir zaman sonra bir dişi kişisi geldi hayatıma, bana dünya
ahirette bilmediğim diyarlardan, duymadığım dillerden, yemediğim yemeklerden, görmediğim
hayvanlardan bahsetti; kimsenin erkek olmadığı, kimsenin kadın olmadığı, Mevlânâ'nın dediği gibi,
doğru ve yanlışın olmadığı bir yerde buluştuk onunla, aşk üzerinden o kendisindeki benle, ben
kendimdeki onunla ve ikimizin içinde konuşup duran tüm insanlarla birbirimizden arındık, ‘içimizdeki
insandan kurtulduk'. Kendimi o gün küçük, minicik, şu çiçek üzerindeki bir böcek gibi iki parmak
arasında canı pırtlatılacak kadar önemsiz ve bu önemsizlikten mütevellit bir o kadar yüce hissettim.
Sonra sonra fark ettim, annemin bir adı varmış, bir kadınmış annem, sevilmek isteyebilirmiş ve yine
de babamla onca sene geçirmiş. Eve döner dönmez anneme adıyla hitap ettim, bakakaldı suratıma,
kimden bahsettiğimi o da anlamadı, bir yerlerde, bir zamanlar ‘anne' ya da ‘hanım' değil de başka bir
şekilde sesleniyorlardı ona, ruhuna bir isim üflemişlerdi, doğduğunda dedesi ezanla kulağına
okumuştu ama belli ki zalim zamanla kendisi dahi unutmuştu. ‘Kader' dedim bir akşamüstü anneme,
o mutfağın tüllü perdesinden sızan loş ışıkta, bembeyaz ve çamaşır suyu kokan tezgâhın üzerinde,
bembeyaz ve çamaşır suyu kokan elindeki soğanı, bıçağı bıraktı, başı önünde, siyah saçları terden
alnına yapışmış, iri, ela gözlerini araları kir tutmuş fayanslardan ayırmadan, kırık ve sigaradan çatallı
bir sesle, ‘Kader' dedi, ‘Kader' dedim, sarıldım belinden annemin, annemin de sarılınacak bir beli vardı."
"Lakin bir zaman sonra bir dişi kişisi geldi hayatıma, bana dünya
ahirette bilmediğim diyarlardan, duymadığım dillerden, yemediğim yemeklerden, görmediğim
hayvanlardan bahsetti; kimsenin erkek olmadığı, kimsenin kadın olmadığı, Mevlânâ'nın dediği gibi,
doğru ve yanlışın olmadığı bir yerde buluştuk onunla, aşk üzerinden o kendisindeki benle, ben
kendimdeki onunla ve ikimizin içinde konuşup duran tüm insanlarla birbirimizden arındık, ‘içimizdeki
insandan kurtulduk'. Kendimi o gün küçük, minicik, şu çiçek üzerindeki bir böcek gibi iki parmak
arasında canı pırtlatılacak kadar önemsiz ve bu önemsizlikten mütevellit bir o kadar yüce hissettim.
Sonra sonra fark ettim, annemin bir adı varmış, bir kadınmış annem, sevilmek isteyebilirmiş ve yine
de babamla onca sene geçirmiş. Eve döner dönmez anneme adıyla hitap ettim, bakakaldı suratıma,
kimden bahsettiğimi o da anlamadı, bir yerlerde, bir zamanlar ‘anne' ya da ‘hanım' değil de başka bir
şekilde sesleniyorlardı ona, ruhuna bir isim üflemişlerdi, doğduğunda dedesi ezanla kulağına
okumuştu ama belli ki zalim zamanla kendisi dahi unutmuştu. ‘Kader' dedim bir akşamüstü anneme,
o mutfağın tüllü perdesinden sızan loş ışıkta, bembeyaz ve çamaşır suyu kokan tezgâhın üzerinde,
bembeyaz ve çamaşır suyu kokan elindeki soğanı, bıçağı bıraktı, başı önünde, siyah saçları terden
alnına yapışmış, iri, ela gözlerini araları kir tutmuş fayanslardan ayırmadan, kırık ve sigaradan çatallı
bir sesle, ‘Kader' dedi, ‘Kader' dedim, sarıldım belinden annemin, annemin de sarılınacak bir beli vardı."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.