“...Yukarıda verilen batıl inancın kökeni, tüm insanlara doğal olarak geldiği gerçeği için bize açık bir neden sağlar, ancak bazıları onun yükselişini insanlık için evrensel olan belirsiz bir Tanrı kavramına atıfta bulunur ve aynı zamanda şunu göstermeye eğilimlidir: diğer zihinsel halüsinasyonlar ve duygusal dürtülerden daha az tutarsız ve değişken değildir ve ayrıca yalnızca umut, nefret, öfke ve aldatma ile korunabilir;çünkü akıldan değil, yalnızca duygunun daha güçlü aşamalarından kaynaklanır.Ayrıca, her türlü saflığa meyilli insanları aynı yolda tutmanın ne kadar zor olduğunu kolayca anlayabiliriz.Çünkü, insanlık kitlesi her zaman aşağı yukarı aynı sefalet seviyesinde kaldığından, hiçbir zaman herhangi bir çareye uzun süre razı olmaz, ama her zaman en iyi, henüz yanıltıcı olduğu kanıtlanmamış bir yenilikten memnun olur...”
“...Yukarıda verilen batıl inancın kökeni, tüm insanlara doğal olarak geldiği gerçeği için bize açık bir neden sağlar, ancak bazıları onun yükselişini insanlık için evrensel olan belirsiz bir Tanrı kavramına atıfta bulunur ve aynı zamanda şunu göstermeye eğilimlidir: diğer zihinsel halüsinasyonlar ve duygusal dürtülerden daha az tutarsız ve değişken değildir ve ayrıca yalnızca umut, nefret, öfke ve aldatma ile korunabilir;çünkü akıldan değil, yalnızca duygunun daha güçlü aşamalarından kaynaklanır.Ayrıca, her türlü saflığa meyilli insanları aynı yolda tutmanın ne kadar zor olduğunu kolayca anlayabiliriz.Çünkü, insanlık kitlesi her zaman aşağı yukarı aynı sefalet seviyesinde kaldığından, hiçbir zaman herhangi bir çareye uzun süre razı olmaz, ama her zaman en iyi, henüz yanıltıcı olduğu kanıtlanmamış bir yenilikten memnun olur...”