9786259435084
852123

https://www.hesapli24.com/korebe-9
Körebe
11.65
Sanki hep beraber körebe oynuyor gibiyiz. Koskoca sandığımız bu dünyada ruhen birbirimize birkaç adım yakınlıkta dolaşıyoruz. Çünkü bizler zaten aynı deryanın damlalarıyız. Ancak bunu fark edip hatırlayabilmek için “şakacıktan” bir maceraya girişmişiz. Birbirine çok uzak olduğunu sananlarımız bile esasında azıcık süzülüş mesafesindeyken o diyar senin bu diyar benim diyerek sefer ediyoruz. Kolayı zorlaştırıyor, yolu uzatıyor, hayali gerçeğe sarmaya çalışıyoruz.
Hz. Mevlânâ da Mesnevî'de “Gökte uçan kuşun yere vuran gölgesinin peşinde koşuyorsunuz…” diyor. Hâlbuki başımızı kaldırıp hakîkatine bakabilsek, kuşun kendisini görebilsek hiç gölgesinin peşinde koşar mıyız?
Bu hâli kendimizden uzak sanmayalım çünkü gördüğümüzü sandığımız her şey, bir kuşun bu dünya zeminine vuran gölgesinden farksız… Bizlerse hem görmüyoruz hem görüyoruz sanıyoruz ve görmediğimizi bilmiyoruz hem de gördüğümüzü sandığımız şeyleri gerçek sayıp onların peşinden koşuyor, onları tutmaya çalışıyoruz.
Kaç kere "Sobe!" dedik?
Ne kadarı doğru çıktı?
Hangimiz gördüğümüzden eminiz şimdi?
Öyleyse bizim bu âlemdeki oyunumuzun adına hiç "körebe" denmez mi?
Firdevs Yıldırım'ın Biyografisi:
İkiz kardeşiyle birlikte, 2002 yılında Adana'nın Kozan ilçesinde dünyaya gözlerini açtı. Üniversite öğrenimine kadar Adana'da bulundu. 2020'de İstanbul'a gelerek 2024'te Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü'nden ve yine aynı yıl Anadolu Üniversitesi, Yeni Medya ve İletişim Bölümü'nden mezun oldu.
Çocukluğundan itibaren sporla da ilgilendi, Judo'da iki kez ülkemizi temsil etti. Henüz yirmi yaşında, ilk yurt dışı seyahatini Afrika'ya yaptı. “Beyaz Baston” projesiyle Tanzanya'daki görme engelli çocukların ihtiyaçlarının giderilmesine vesile oldu. Yunuslarla beraber Hint Okyanusu'nda yüzdü. Ardından beş Avrupa ülkesini gezdi, İsviçre'de Alp Dağları'nda namaz kılma niyetini gerçekleştirdi. Hayatına hikmet, kendine dost, düşüncesine de destek bulabilmek için “eskiler iz sürerdi” diyerek izleri aramaya koyuldu... Çocukluğunda az da olsa gördüğü dünya kaybolana kadar, gördüklerinin peşinden gitti.
Büyürken küçülen gözlerinin kaderi değişmese de yeni gözlerle görmeye çabalamaya devam etti. Çünkü ışığın hep içimizde olduğuna inandı. Hem büyük âlem olan insanı hem de küçük âlem olan dünyayı okumaya tutkulu oldu. Edebiyatı, şiirleri, şairleri ve onların hayattaki şahitliklerini sevdi. Hikâyeler biriktirmeyi ve insana güvenmeyi en önemli meziyetler olarak gördü. Okumadan meydan okunmayacağını bildiğinden, okumadığım gün karanlıktayım, dedi. Dünyadaki en büyük meydan okumayı ise sevmek olarak kabul etti. Böylece kendini, severek yaşamaya çalışan bir kul olarak tanımladı…
Sanki hep beraber körebe oynuyor gibiyiz. Koskoca sandığımız bu dünyada ruhen birbirimize birkaç adım yakınlıkta dolaşıyoruz. Çünkü bizler zaten aynı deryanın damlalarıyız. Ancak bunu fark edip hatırlayabilmek için “şakacıktan” bir maceraya girişmişiz. Birbirine çok uzak olduğunu sananlarımız bile esasında azıcık süzülüş mesafesindeyken o diyar senin bu diyar benim diyerek sefer ediyoruz. Kolayı zorlaştırıyor, yolu uzatıyor, hayali gerçeğe sarmaya çalışıyoruz.
Hz. Mevlânâ da Mesnevî'de “Gökte uçan kuşun yere vuran gölgesinin peşinde koşuyorsunuz…” diyor. Hâlbuki başımızı kaldırıp hakîkatine bakabilsek, kuşun kendisini görebilsek hiç gölgesinin peşinde koşar mıyız?
Bu hâli kendimizden uzak sanmayalım çünkü gördüğümüzü sandığımız her şey, bir kuşun bu dünya zeminine vuran gölgesinden farksız… Bizlerse hem görmüyoruz hem görüyoruz sanıyoruz ve görmediğimizi bilmiyoruz hem de gördüğümüzü sandığımız şeyleri gerçek sayıp onların peşinden koşuyor, onları tutmaya çalışıyoruz.
Kaç kere "Sobe!" dedik?
Ne kadarı doğru çıktı?
Hangimiz gördüğümüzden eminiz şimdi?
Öyleyse bizim bu âlemdeki oyunumuzun adına hiç "körebe" denmez mi?
Firdevs Yıldırım'ın Biyografisi:
İkiz kardeşiyle birlikte, 2002 yılında Adana'nın Kozan ilçesinde dünyaya gözlerini açtı. Üniversite öğrenimine kadar Adana'da bulundu. 2020'de İstanbul'a gelerek 2024'te Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü'nden ve yine aynı yıl Anadolu Üniversitesi, Yeni Medya ve İletişim Bölümü'nden mezun oldu.
Çocukluğundan itibaren sporla da ilgilendi, Judo'da iki kez ülkemizi temsil etti. Henüz yirmi yaşında, ilk yurt dışı seyahatini Afrika'ya yaptı. “Beyaz Baston” projesiyle Tanzanya'daki görme engelli çocukların ihtiyaçlarının giderilmesine vesile oldu. Yunuslarla beraber Hint Okyanusu'nda yüzdü. Ardından beş Avrupa ülkesini gezdi, İsviçre'de Alp Dağları'nda namaz kılma niyetini gerçekleştirdi. Hayatına hikmet, kendine dost, düşüncesine de destek bulabilmek için “eskiler iz sürerdi” diyerek izleri aramaya koyuldu... Çocukluğunda az da olsa gördüğü dünya kaybolana kadar, gördüklerinin peşinden gitti.
Büyürken küçülen gözlerinin kaderi değişmese de yeni gözlerle görmeye çabalamaya devam etti. Çünkü ışığın hep içimizde olduğuna inandı. Hem büyük âlem olan insanı hem de küçük âlem olan dünyayı okumaya tutkulu oldu. Edebiyatı, şiirleri, şairleri ve onların hayattaki şahitliklerini sevdi. Hikâyeler biriktirmeyi ve insana güvenmeyi en önemli meziyetler olarak gördü. Okumadan meydan okunmayacağını bildiğinden, okumadığım gün karanlıktayım, dedi. Dünyadaki en büyük meydan okumayı ise sevmek olarak kabul etti. Böylece kendini, severek yaşamaya çalışan bir kul olarak tanımladı…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.