9786053007364
525547
https://www.hesapli24.com/marka-taklitciligi-sucu
Marka Taklitçiliği Suçu
43.41
Hukuk, muhakeme ve yorum sanatıdır. Hukuku geliştirecek yegane unsur ise bilgiye dayalı olarak yapılan yorumlardır. Yeni fikir ve görüşlerin ortaya çıkmadığı, mevcut kabul ve yorumların tekrar edildiği bir hukuk sisteminin gelişmesi mümkün değildir. Mevcut kabul yorumlar ne kadar eleştirilir ve tartışılırsa, en makul ve doğru olana o derece yaklaşılmış olacaktır.
Marka hakkı da dahil olmak üzere fikri mülkiyetin ceza hukukuyla korunması sadece ülkemiz açısından değil, diğer ülkeler bakımından da son derece tartışmalı bir konudur. Ancak bu tartışmalı konunun ülkemiz de olduğu gibi karşılaştırmalı hukukta da ceza hukukçularının dikkatini pek fazla çekmediği görülmektedir. Kanımızca bunun en önemli nedeni fikrî mülkiyet hukukunun özel hukukun bir dalı olmasıdır. Fikri mülkiyet konusunda çalışanların ceza hukukuna ve ceza hukuku alanında çalışanlar ise fikri mülkiyet hukukuna yabancı olmaları bu konudaki boşluğun temel nedeni olarak görülmektedir.
Bu Kitapta, esas itibarıyla özel hukukun bir parçası olması nedeniyle ceza hukukçuları tarafından yeterince irdelenmemiş ve tartışılmamış, ancak tamamen ceza hukukunun alanında olan bir konu incelenmeye çalışılmıştır. Ceza hukukçularının bu az ilgisine rağmen, ceza hukuku bakımından bu alanın çok bakir olduğu ve tartışılması gereken pek çok sorunlu konu olduğu özellikle belirtilmelidir. Marka hakkının cezai korunmasına ilişkin düzenlemelerin ve uygulamanın ceza hukukunun teori ve mantığından ziyade özel hukuk mantığı içerisinde gelişmiş ve uygulanmış olması, en sorunlu alan olarak görülmektedir. Üstelik marka taklitçiliği suçunun tanımında kullanılan kavramların özel hukuk menşeli kavramlar olması da, özel hukukun bu alandaki etkisini daha da arttırmasına neden olmuştur. Bu kapsamda, bu Kitapta, marka hakkına yönelik suçlara ilişkin yasal düzenlemeler ve uygulamalar, ceza hukuku mantığı içerisinde yorumlanmış ve sorunlu görülen konularda ceza hukuku teorisine uygun yeni öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
Bu Kitabın marka hukukunu özel hukuk boyutuyla ele alan bir kitap olmadığı hatırlatılmalıdır. Ancak, suçun unsurlarıyla bağlantılı özel hukuk kurumları genel hatlarıyla ele alınmadan suçun anlaşılması ve sorunlu alanların tespit edilerek yeni öneriler geliştirilmesi mümkün olmadığından, marka hakkının özel hukuk boyutuna ilişkin bazı açıklamalara da yer verilmiştir.
Bu Kitapta yapılan yorumlar ve çözüm önerilerinin en doğru yorum ve çözüm önerileri olduğu şeklinde bir iddiamız bulunmamaktadır. Ancak bu yorum ve önerilerin, marka taklitçiliği suçunun Ülkemizdeki gelişimi açısından yeni tartışmaları başlatması ve Türk Ceza Kanununun benimsemiş olduğu suç teorisine uygun bir yasal düzenleme ve uygulamaya vesile olması en büyük arzumuzdur. Bu nedenle okuyucuların Kitaba ilişkin eleştirileri bizim için memnuniyet sebebi olacak ve bu eleştiriler yorum ve önerilerimizi değerlendirme ve geliştirme imkanı sağlayacaktır.
Birinci baskının ardından çok kısa bir süre sonra basımı yapılan bu Kitabın içeriğinin, ilk baskıya göre çok daha zengin olduğu belirtilmelidir. Bu baskıda marka taklitçiliği suçuna ilişikin temel bilgiler ve uluslararası hukuk boyutuna ilişkin açıklamalar zenginleştirildiği gibi Türk hukukunda marka taklitçiliği suçunun uygulama boyutu çok detaylı biçimde ele alınmıştır. Bu kapsamda özellikle Yargıtay içtihatları çerçevesinde suçun sübutuna ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
Bu bağlamda bu baskıya eklenen hususlar şu şekilde özetlenebilir:
Birinci Bölümde fikri mülkiyet, marka ve marka taklitçiliği kavramları daha ayrıntılı açıklanmış ve markanın işletmelere, tüketicilere, ekonomik hayata ilişkin sağladığı faydalar ele alınarak marka hakkının korunması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Yine marka taklitçiliğinin önlenmesinin önemini ifade etmek amacıyla, marka taklitçiliğinin büyüklüğüne ve marka hakkı sahibi yanında ekonomik hayata ve kamusal bazı değerlere verdiği zararlar daha detaylı açıklanmıştır.
İkinci bölümde marka hakkının cezai yönden korunmasına ilişkin hükümler içeren uluslararası anlaşmalar ve bu amaçla yapılan girişimler incelenmiştir. Marka hakkının cezai yönden korumasına ilişkin uluslararası alanda atılan tüm adımların başarılı olamadığı görülmektedir. Başarısız olmasına rağmen bir metne dönüşen bu anlaşma taslakları da gelecekteki gelişmelere ışık tutacağı gerekçesiyle ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Yine cezai hüküm içermemekle birlikte marka hakkının korunmasına ilişkin temel anlaşmalara bu bölümde kısaca yer verilmiştir.
Üçüncü Bölümde marka hakkına yönelik suçların Türk hukukunda tarihsel olarak geçirdiği yasal değişim süreci çok daha geniş biçimde açıklanmıştır. Marka taklitçiliği suçunun uygulanma durumuna ilişkin istatistiki bilgiler sunulmuştur. Daha sonra tipikliğin manevi unsuruna ilişkin detaylı değerlendirmeler yapılmış, bu kapsamda özellikle failin cezai sorumluluğunu kastın ötesinde genişleten ve ülkemizde bu suç bakımından geçmişten gelen bir uygulaması olan kast karinesine ilişkin eleştirilerimize ve suçun yoğun olarak işlendiği yerlede suçun sübutu bakımından dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiştir. Yine bu Bölümde marka hukukunun bir özel hukuka dalı olması nedeniyle, marka hakkına ilişkin hukuk mahkemesi kararlarının ceza mahkemesine etkisi üzerinde değerlendirilmelerde bulunulmuştur. Yine bu kapsamda bilirkişi raporlarının suçun varlığının tespitinde hangi ölçüde kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Ardından uygulamada içtima bakımından dikkat edilmesi gereken suç tipleri ve kabahatlere ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Yine bu suç bakımından uygulanabilecek güvenlik tedbirleri ve koruma tedbirleri ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.
Hukuk, muhakeme ve yorum sanatıdır. Hukuku geliştirecek yegane unsur ise bilgiye dayalı olarak yapılan yorumlardır. Yeni fikir ve görüşlerin ortaya çıkmadığı, mevcut kabul ve yorumların tekrar edildiği bir hukuk sisteminin gelişmesi mümkün değildir. Mevcut kabul yorumlar ne kadar eleştirilir ve tartışılırsa, en makul ve doğru olana o derece yaklaşılmış olacaktır.
Marka hakkı da dahil olmak üzere fikri mülkiyetin ceza hukukuyla korunması sadece ülkemiz açısından değil, diğer ülkeler bakımından da son derece tartışmalı bir konudur. Ancak bu tartışmalı konunun ülkemiz de olduğu gibi karşılaştırmalı hukukta da ceza hukukçularının dikkatini pek fazla çekmediği görülmektedir. Kanımızca bunun en önemli nedeni fikrî mülkiyet hukukunun özel hukukun bir dalı olmasıdır. Fikri mülkiyet konusunda çalışanların ceza hukukuna ve ceza hukuku alanında çalışanlar ise fikri mülkiyet hukukuna yabancı olmaları bu konudaki boşluğun temel nedeni olarak görülmektedir.
Bu Kitapta, esas itibarıyla özel hukukun bir parçası olması nedeniyle ceza hukukçuları tarafından yeterince irdelenmemiş ve tartışılmamış, ancak tamamen ceza hukukunun alanında olan bir konu incelenmeye çalışılmıştır. Ceza hukukçularının bu az ilgisine rağmen, ceza hukuku bakımından bu alanın çok bakir olduğu ve tartışılması gereken pek çok sorunlu konu olduğu özellikle belirtilmelidir. Marka hakkının cezai korunmasına ilişkin düzenlemelerin ve uygulamanın ceza hukukunun teori ve mantığından ziyade özel hukuk mantığı içerisinde gelişmiş ve uygulanmış olması, en sorunlu alan olarak görülmektedir. Üstelik marka taklitçiliği suçunun tanımında kullanılan kavramların özel hukuk menşeli kavramlar olması da, özel hukukun bu alandaki etkisini daha da arttırmasına neden olmuştur. Bu kapsamda, bu Kitapta, marka hakkına yönelik suçlara ilişkin yasal düzenlemeler ve uygulamalar, ceza hukuku mantığı içerisinde yorumlanmış ve sorunlu görülen konularda ceza hukuku teorisine uygun yeni öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
Bu Kitabın marka hukukunu özel hukuk boyutuyla ele alan bir kitap olmadığı hatırlatılmalıdır. Ancak, suçun unsurlarıyla bağlantılı özel hukuk kurumları genel hatlarıyla ele alınmadan suçun anlaşılması ve sorunlu alanların tespit edilerek yeni öneriler geliştirilmesi mümkün olmadığından, marka hakkının özel hukuk boyutuna ilişkin bazı açıklamalara da yer verilmiştir.
Bu Kitapta yapılan yorumlar ve çözüm önerilerinin en doğru yorum ve çözüm önerileri olduğu şeklinde bir iddiamız bulunmamaktadır. Ancak bu yorum ve önerilerin, marka taklitçiliği suçunun Ülkemizdeki gelişimi açısından yeni tartışmaları başlatması ve Türk Ceza Kanununun benimsemiş olduğu suç teorisine uygun bir yasal düzenleme ve uygulamaya vesile olması en büyük arzumuzdur. Bu nedenle okuyucuların Kitaba ilişkin eleştirileri bizim için memnuniyet sebebi olacak ve bu eleştiriler yorum ve önerilerimizi değerlendirme ve geliştirme imkanı sağlayacaktır.
Birinci baskının ardından çok kısa bir süre sonra basımı yapılan bu Kitabın içeriğinin, ilk baskıya göre çok daha zengin olduğu belirtilmelidir. Bu baskıda marka taklitçiliği suçuna ilişikin temel bilgiler ve uluslararası hukuk boyutuna ilişkin açıklamalar zenginleştirildiği gibi Türk hukukunda marka taklitçiliği suçunun uygulama boyutu çok detaylı biçimde ele alınmıştır. Bu kapsamda özellikle Yargıtay içtihatları çerçevesinde suçun sübutuna ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
Bu bağlamda bu baskıya eklenen hususlar şu şekilde özetlenebilir:
Birinci Bölümde fikri mülkiyet, marka ve marka taklitçiliği kavramları daha ayrıntılı açıklanmış ve markanın işletmelere, tüketicilere, ekonomik hayata ilişkin sağladığı faydalar ele alınarak marka hakkının korunması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Yine marka taklitçiliğinin önlenmesinin önemini ifade etmek amacıyla, marka taklitçiliğinin büyüklüğüne ve marka hakkı sahibi yanında ekonomik hayata ve kamusal bazı değerlere verdiği zararlar daha detaylı açıklanmıştır.
İkinci bölümde marka hakkının cezai yönden korunmasına ilişkin hükümler içeren uluslararası anlaşmalar ve bu amaçla yapılan girişimler incelenmiştir. Marka hakkının cezai yönden korumasına ilişkin uluslararası alanda atılan tüm adımların başarılı olamadığı görülmektedir. Başarısız olmasına rağmen bir metne dönüşen bu anlaşma taslakları da gelecekteki gelişmelere ışık tutacağı gerekçesiyle ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Yine cezai hüküm içermemekle birlikte marka hakkının korunmasına ilişkin temel anlaşmalara bu bölümde kısaca yer verilmiştir.
Üçüncü Bölümde marka hakkına yönelik suçların Türk hukukunda tarihsel olarak geçirdiği yasal değişim süreci çok daha geniş biçimde açıklanmıştır. Marka taklitçiliği suçunun uygulanma durumuna ilişkin istatistiki bilgiler sunulmuştur. Daha sonra tipikliğin manevi unsuruna ilişkin detaylı değerlendirmeler yapılmış, bu kapsamda özellikle failin cezai sorumluluğunu kastın ötesinde genişleten ve ülkemizde bu suç bakımından geçmişten gelen bir uygulaması olan kast karinesine ilişkin eleştirilerimize ve suçun yoğun olarak işlendiği yerlede suçun sübutu bakımından dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiştir. Yine bu Bölümde marka hukukunun bir özel hukuka dalı olması nedeniyle, marka hakkına ilişkin hukuk mahkemesi kararlarının ceza mahkemesine etkisi üzerinde değerlendirilmelerde bulunulmuştur. Yine bu kapsamda bilirkişi raporlarının suçun varlığının tespitinde hangi ölçüde kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Ardından uygulamada içtima bakımından dikkat edilmesi gereken suç tipleri ve kabahatlere ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Yine bu suç bakımından uygulanabilecek güvenlik tedbirleri ve koruma tedbirleri ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.