9789750761478
806372
https://www.hesapli24.com/moskova-notlari
Moskova Notları
9.19
Henüz fast food restoranlarının bile bulu“Modern Türk tiyatrosunun kurucusu” Muhsin Ertuğrul, dönemin “tiyatro mabetleri” olarak gördüğü Almanya, Fransa, İsveç, ABD gibi birçok ülkeye araştırma gezileri yapmış, buralarda gördüklerini de gazete ve dergilere yazmıştır. Ama “tiyatro sanatının en yüksek mertebesi”nde olduğunu düşündüğü Sovyet Rusya'ya 1925 ve 1934'te yaptığı ziyaretlerin ve oradan yazdıklarının yeri ayrıdır. Zira bu metinlerde Sovyet sanatçılarının tiyatro ve sinema alanına getirdikleri yenilikleri anlatmakla kalmaz, oradaki büyük inkılabın müzikten gündelik hayata, tarımdan eğitime hayatın her alanındaki yansımalarını, sıradan “amele”lerin radikal dönüşümünü de coşkuyla kayda geçirir. Moskova'nın bütün sinema ve tiyatrolarına, kütüphane, müze, konser ve opera salonlarına kolayca girer. “Tamir ve badana hastalığı”na yakalanmış Moskova'da en çok amele sınıfının şimdiye kadar her yerde dışlandığı yüksek sanatla buluşmasının örneklerine hayranlık beyan eder: Tiyatro fuayelerinde şık aktrislerle beraber çay içen işçi kızları, sergi salonlarını gezen “tabur tabur” köylü ve işçiyi, temiz ve şık sade kıyafetleriyle tiyatro salonlarını dolduran ameleleri, tıklım tıklım dolu kütüphaneleri, işçi üniversitelerini ballandırarak ve gıptayla anlatır. “Buraya geldiğim günden beri nereye gittim ve ne gördümse hepsinin karşısında aczimizi ve cehlimizi hatırlayarak göğüs geçirmekten zevk-yab olmaya vakit bulamadım. Ah ne geriyiz, ne geriyiz…” diye yakınarak Türkiye'nin “medeniyet” arayışında “kör değneğini beller gibi” yalnız Batı'yı değil Sovyetler Birliği'ni de model alması gerektiğine işaret eder. Nergis Ertürk kitaba yazdığı güzel sunuşta özellikle hem Muhsin Ertuğrul'un dinin yerine geçecek yeni bir ahlak ve maneviyat arayışını ve bu arayışın kilit önemdeki parçası olarak sanat ve tiyatro anlayışını ayrıntılı olarak anlatıyor hem de Ertuğrul'un bu ilginç metinlerini “SSCB'den Dönüş” adı verilen seyahatname alt türünün örnekleriyle, özellikle Benjamin'in Moskova Günlüğü'yle birlikte okuyor.madığı pastoral bir Amerikan kasabası olan Janice, muhteşem göletiyle adeta cennetten bir köşedir. Fakat bu cennetin güzelliği, gölete acımasızca moloz yığınları boşaltmaya karar verenler yüzünden tehdit altındadır. Kasaba sakini, yaşlı bir romantik olan Lemuel Sears ise çok sevdiği manzaranın çöplüğe dönüşmesini engellemek için sahtekâr politikacılara, organize suç figürlerine karşı zorlu bir mücadeleye girişir. Nasıl da Cennete Benziyor, Pulitzer Ödüllü John Cheever'ın yazdığı son kitap olmasının yanı sıra yaşamları toplumsal dönüşümlerle altüst olmuş insanları anlatan modern bir fabl. “John Cheever büyüleyici bir gerçekçi; harikulade öyküleri ve Bullet Park, Falconer Hapishanesi gibi eşsiz romanlarındaki sesi, savaş sonrası Amerikan edebiyatının önde gelen isimleri kadar zengin ve özgün.” Philip Roth “Cheever bugün Amerika'nın en iyi hikâye anlatıcısıdır.”
Henüz fast food restoranlarının bile bulu“Modern Türk tiyatrosunun kurucusu” Muhsin Ertuğrul, dönemin “tiyatro mabetleri” olarak gördüğü Almanya, Fransa, İsveç, ABD gibi birçok ülkeye araştırma gezileri yapmış, buralarda gördüklerini de gazete ve dergilere yazmıştır. Ama “tiyatro sanatının en yüksek mertebesi”nde olduğunu düşündüğü Sovyet Rusya'ya 1925 ve 1934'te yaptığı ziyaretlerin ve oradan yazdıklarının yeri ayrıdır. Zira bu metinlerde Sovyet sanatçılarının tiyatro ve sinema alanına getirdikleri yenilikleri anlatmakla kalmaz, oradaki büyük inkılabın müzikten gündelik hayata, tarımdan eğitime hayatın her alanındaki yansımalarını, sıradan “amele”lerin radikal dönüşümünü de coşkuyla kayda geçirir. Moskova'nın bütün sinema ve tiyatrolarına, kütüphane, müze, konser ve opera salonlarına kolayca girer. “Tamir ve badana hastalığı”na yakalanmış Moskova'da en çok amele sınıfının şimdiye kadar her yerde dışlandığı yüksek sanatla buluşmasının örneklerine hayranlık beyan eder: Tiyatro fuayelerinde şık aktrislerle beraber çay içen işçi kızları, sergi salonlarını gezen “tabur tabur” köylü ve işçiyi, temiz ve şık sade kıyafetleriyle tiyatro salonlarını dolduran ameleleri, tıklım tıklım dolu kütüphaneleri, işçi üniversitelerini ballandırarak ve gıptayla anlatır. “Buraya geldiğim günden beri nereye gittim ve ne gördümse hepsinin karşısında aczimizi ve cehlimizi hatırlayarak göğüs geçirmekten zevk-yab olmaya vakit bulamadım. Ah ne geriyiz, ne geriyiz…” diye yakınarak Türkiye'nin “medeniyet” arayışında “kör değneğini beller gibi” yalnız Batı'yı değil Sovyetler Birliği'ni de model alması gerektiğine işaret eder. Nergis Ertürk kitaba yazdığı güzel sunuşta özellikle hem Muhsin Ertuğrul'un dinin yerine geçecek yeni bir ahlak ve maneviyat arayışını ve bu arayışın kilit önemdeki parçası olarak sanat ve tiyatro anlayışını ayrıntılı olarak anlatıyor hem de Ertuğrul'un bu ilginç metinlerini “SSCB'den Dönüş” adı verilen seyahatname alt türünün örnekleriyle, özellikle Benjamin'in Moskova Günlüğü'yle birlikte okuyor.madığı pastoral bir Amerikan kasabası olan Janice, muhteşem göletiyle adeta cennetten bir köşedir. Fakat bu cennetin güzelliği, gölete acımasızca moloz yığınları boşaltmaya karar verenler yüzünden tehdit altındadır. Kasaba sakini, yaşlı bir romantik olan Lemuel Sears ise çok sevdiği manzaranın çöplüğe dönüşmesini engellemek için sahtekâr politikacılara, organize suç figürlerine karşı zorlu bir mücadeleye girişir. Nasıl da Cennete Benziyor, Pulitzer Ödüllü John Cheever'ın yazdığı son kitap olmasının yanı sıra yaşamları toplumsal dönüşümlerle altüst olmuş insanları anlatan modern bir fabl. “John Cheever büyüleyici bir gerçekçi; harikulade öyküleri ve Bullet Park, Falconer Hapishanesi gibi eşsiz romanlarındaki sesi, savaş sonrası Amerikan edebiyatının önde gelen isimleri kadar zengin ve özgün.” Philip Roth “Cheever bugün Amerika'nın en iyi hikâye anlatıcısıdır.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.