9786052813409
532390
https://www.hesapli24.com/nazli-tunanin-ince-donanmasi-18-yuzyil
Nazlı Tuna'nın İnce Donanması 18. Yüzyıl
28.32
Osmanlı'nın kalbinin attığı coğrafya Tuna... Tarihin en eski devirlerinden itibaren Tuna Nehri'ne ve havzasına sahip olan devletler siyasi, askerî, iktisadi vb. açılardan büyük avantajlara sahip oldular. Sularıyla beslediği coğrafyalar için adeta bir hayat kaynağı oldu Tuna. Avrupa'nın en büyük ikinci nehri olan Tuna, Almanya'dan aldığı kaynağıyla dokuz ülkenin daha sınırlarını aşarak Karadeniz ile buluşmaktadır. Bu özelliğinden dolayı uluslararası bir su niteliğini taşımakta ve geçtiği her ülkede, sahillerinde yer alan kültürleri birbirine bağlayarak ortak bir kültür alanı oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın sonlarına doğru bu zengin kültürün bir parçası oldu. Teşekkül ettiği günden itibaren, batı topraklarını öncelikli hedef olarak gördü ve sağlam adımlarla ilerleyerek önce Rumeli'de sonra da Orta Avrupa'da belirleyici bir güç haline geldi. Siyasi çalkantıların eksik olmadığı bu bereketli coğrafyada kalıcı olmak, şüphesiz nehir şartlarına uygun bir donanmanın varlığı ile mümkündü. Bu doğrultuda batıdan doğuya, doğudan da batıya doğru aynı hızla giden bir ince donanma, ciddi ekonomik kaynaklarla ve büyük çabalarla inşa edildi. Yüzyıllarca Tuna ve havzasını idare eden Osmanlı, edindiği güçlü ve uluslararası vizyonu korumanın yolunun daha kuvvetli bir donanmaya sahip olmaktan geçtiğinin farkında idi. Bu nedenle son ana kadar çağdaşı olan devletlerin donanmalarına eş ya da daha üstün gemilerin imali için iki koldan çalıştı. Ne var ki gelişen siyasi olaylar devletin aleyhine sonuçlanınca Osmanlı'nın kalp atışları zayıfladı. Bu eserde, alınan sefer kararlarına paralel olarak ince donanmanın gece-gündüz çalışan tersaneleri, bazen nazlı nazlı akan bazen de hırçın dalgalar oluşturan Tuna Nehri'ndeki gemileri, kaptan paşadan hizmetlisine kadar donanma mürettebatı, askerî mühimmatı, gıda ve sağlık hizmetleri kaleme alınarak buradaki ince donanmanın durumu tespit edilmeye çalışıldı. Böylece Türk donanma tarihi literatürüne yeni bir bakış açısı getirilerek, bu alandaki çalışmalara bir değer daha kazandırıldı.
Osmanlı'nın kalbinin attığı coğrafya Tuna... Tarihin en eski devirlerinden itibaren Tuna Nehri'ne ve havzasına sahip olan devletler siyasi, askerî, iktisadi vb. açılardan büyük avantajlara sahip oldular. Sularıyla beslediği coğrafyalar için adeta bir hayat kaynağı oldu Tuna. Avrupa'nın en büyük ikinci nehri olan Tuna, Almanya'dan aldığı kaynağıyla dokuz ülkenin daha sınırlarını aşarak Karadeniz ile buluşmaktadır. Bu özelliğinden dolayı uluslararası bir su niteliğini taşımakta ve geçtiği her ülkede, sahillerinde yer alan kültürleri birbirine bağlayarak ortak bir kültür alanı oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın sonlarına doğru bu zengin kültürün bir parçası oldu. Teşekkül ettiği günden itibaren, batı topraklarını öncelikli hedef olarak gördü ve sağlam adımlarla ilerleyerek önce Rumeli'de sonra da Orta Avrupa'da belirleyici bir güç haline geldi. Siyasi çalkantıların eksik olmadığı bu bereketli coğrafyada kalıcı olmak, şüphesiz nehir şartlarına uygun bir donanmanın varlığı ile mümkündü. Bu doğrultuda batıdan doğuya, doğudan da batıya doğru aynı hızla giden bir ince donanma, ciddi ekonomik kaynaklarla ve büyük çabalarla inşa edildi. Yüzyıllarca Tuna ve havzasını idare eden Osmanlı, edindiği güçlü ve uluslararası vizyonu korumanın yolunun daha kuvvetli bir donanmaya sahip olmaktan geçtiğinin farkında idi. Bu nedenle son ana kadar çağdaşı olan devletlerin donanmalarına eş ya da daha üstün gemilerin imali için iki koldan çalıştı. Ne var ki gelişen siyasi olaylar devletin aleyhine sonuçlanınca Osmanlı'nın kalp atışları zayıfladı. Bu eserde, alınan sefer kararlarına paralel olarak ince donanmanın gece-gündüz çalışan tersaneleri, bazen nazlı nazlı akan bazen de hırçın dalgalar oluşturan Tuna Nehri'ndeki gemileri, kaptan paşadan hizmetlisine kadar donanma mürettebatı, askerî mühimmatı, gıda ve sağlık hizmetleri kaleme alınarak buradaki ince donanmanın durumu tespit edilmeye çalışıldı. Böylece Türk donanma tarihi literatürüne yeni bir bakış açısı getirilerek, bu alandaki çalışmalara bir değer daha kazandırıldı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.