9786057819529
563954
https://www.hesapli24.com/osmanli-devletinde-harp-sanayii-1861-1923-tophane-i-amireden-imalat-i-harbiyeye
Osmanlı Devleti'nde Harp Sanayii (1861-1923); Tophane-i Amire'den İmalat-ı Harbiye'ye Tophane-i Amire'den İmalat-ı Harbiye'ye
23.07
Osmanlı Devleti'nin oluşturmuş olduğu silah fabrikaları Avrupa
ve Amerika'da bulunan çağdaşları gibi üretim yapıp, dünya
pazarlarında ürün satabilecek özellikteki fabrikalar değildiler. Bu
fabrikaların temel özellikleri ithal edilen bir silah veya mermi
modelini taklit ederek yerli olarak üretimini sağlamaktı. Transfer
edilen bir silahın üretilmeye başlaması yıllar alıyor ve geçen
sürede daha yeni teknolojideki başka bir silah ithal ediliyordu.
Bundan dolayı 1870 ve 1880'lerde daha önceden ithal edilen
Sniderler Martini-Henry tüfeğine, 1890 ve 1900'lerde ise Martini-
Henryler Mauser tüfeği sistemine çevrildi. Tüfeklerde yaşanan
bu durum top, fişek, mermi ve barut üretiminde de farklı değildi.
Fabrikalarda üretimi yapılabilenler 10-15 yıl önceki
teknolojideydi.
Tophane-i Amire/İmalat-ı Harbiye fabrikalarında yapılan yerli
üretim hiçbir zaman Osmanlı Devleti'nin ihtiyaç duyduğu
modern silahları sağlayamadığından yüz binlerce tüfek ve
milyonlarca fişek yurtdışından sipariş edildi. Buna rağmen yerli
silah sanayisini oluşturma gayretlerini başarısızlığa uğramış bir
politika olarak değerlendirmemek, bu politikayı önemsemek
gerekmektedir. Nitekim ithal edilen teknolojiye tam anlamıyla
sahip olma yolunun onu üretebilmekten geçtiğine inanan
Osmanlılar bir asra yaklaşan silah üretimi deneyimine sahip
oldular. Bu deneyim Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş
sürecinde kendini göstermiştir. Müttefik yardımının alınamadığı
bir dönemde Çanakkale Savaşlarında kırılan topların tamir
edilmeleri ve topçu cephanesi üretilerek düşmana karşılık
verilebilmesi zaferin kazanılmasında önemliydi. Ayrıca Türk
Milleti'nin yok edilmek istendiği bir zamanda, Kurtuluş Savaşı'nı
yürüten kadronun içindeki İmalat-ı Harbiye mensuplarının
Anadolu'da kurdukları fabrikalarda silah tamiri yaparak ve
cephane üreterek sunmuş oldukları hizmetler yerli silah
sanayisinde belli bir seviyeye ulaşıldığını tüm açıklığıyla ortaya
koymaktadır. Sonuç olarak silah sanayisi, siyasal bağımsızlığın
tamamlayıcı ve ayrılmaz bir unsuru olarak geçmişte olduğu gibi
günümüzde de önemini korumaya devam edecektir.
Osmanlı Devleti'nin oluşturmuş olduğu silah fabrikaları Avrupa
ve Amerika'da bulunan çağdaşları gibi üretim yapıp, dünya
pazarlarında ürün satabilecek özellikteki fabrikalar değildiler. Bu
fabrikaların temel özellikleri ithal edilen bir silah veya mermi
modelini taklit ederek yerli olarak üretimini sağlamaktı. Transfer
edilen bir silahın üretilmeye başlaması yıllar alıyor ve geçen
sürede daha yeni teknolojideki başka bir silah ithal ediliyordu.
Bundan dolayı 1870 ve 1880'lerde daha önceden ithal edilen
Sniderler Martini-Henry tüfeğine, 1890 ve 1900'lerde ise Martini-
Henryler Mauser tüfeği sistemine çevrildi. Tüfeklerde yaşanan
bu durum top, fişek, mermi ve barut üretiminde de farklı değildi.
Fabrikalarda üretimi yapılabilenler 10-15 yıl önceki
teknolojideydi.
Tophane-i Amire/İmalat-ı Harbiye fabrikalarında yapılan yerli
üretim hiçbir zaman Osmanlı Devleti'nin ihtiyaç duyduğu
modern silahları sağlayamadığından yüz binlerce tüfek ve
milyonlarca fişek yurtdışından sipariş edildi. Buna rağmen yerli
silah sanayisini oluşturma gayretlerini başarısızlığa uğramış bir
politika olarak değerlendirmemek, bu politikayı önemsemek
gerekmektedir. Nitekim ithal edilen teknolojiye tam anlamıyla
sahip olma yolunun onu üretebilmekten geçtiğine inanan
Osmanlılar bir asra yaklaşan silah üretimi deneyimine sahip
oldular. Bu deneyim Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş
sürecinde kendini göstermiştir. Müttefik yardımının alınamadığı
bir dönemde Çanakkale Savaşlarında kırılan topların tamir
edilmeleri ve topçu cephanesi üretilerek düşmana karşılık
verilebilmesi zaferin kazanılmasında önemliydi. Ayrıca Türk
Milleti'nin yok edilmek istendiği bir zamanda, Kurtuluş Savaşı'nı
yürüten kadronun içindeki İmalat-ı Harbiye mensuplarının
Anadolu'da kurdukları fabrikalarda silah tamiri yaparak ve
cephane üreterek sunmuş oldukları hizmetler yerli silah
sanayisinde belli bir seviyeye ulaşıldığını tüm açıklığıyla ortaya
koymaktadır. Sonuç olarak silah sanayisi, siyasal bağımsızlığın
tamamlayıcı ve ayrılmaz bir unsuru olarak geçmişte olduğu gibi
günümüzde de önemini korumaya devam edecektir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.