9789944106405
733800
https://www.hesapli24.com/saraydan-tasraya-istanbul-kadinligim
Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım
11.21
Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım Kitap Açıklaması
"...Sokak kapısını yine mi tam kapatmadım? Hayır, unutmadım. Tabii ki gidesin diye değil! Sen evini bırakmazsın, biliyorum. Hikâyemi mi bekliyorsun? Benim hikâyem… Gecede saklı."
"Sen kimsin, nesin ay? Kimliğin ne? Ey başıboş, sönük yüzlü, dargın bakışlı, ışıksız kadın! Sen de benim gibi bir yitik misin? Bir zamanlar ateşten bir toptun belki de, boşlukta alımla çalımla süzülen... Bir şey yaptığını, bir şey olduğunu sanan... Sonra ne oldu sana ay? Neden soğudun? Bu ölü yüzü kim verdi sana? Neden dünyanın kölesi oldun? Dünyanın kölesi... İnsanların kölesi... Erkeklerin kölesi... Erkekler seni kuşattı ay. Çünkü tenine dokundular ama iç dünyana geçemediler. Yine de sen artık eski ay değilsin. Kendi kendinin efendisi olan o özgür kadın değilsin. Erkeklerin dünyasına tepeden bakan o gümüş ayna değilsin. Sen bir taş parçasısın şimdi. Bir hiçsin. Duyguları olmayan bir hiç..."
"Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım" üç neslin hikâyesi aslında. Kitap; Osmanlı'nın son dönemindeki Saray'la ve harem ilişkileriyle, İstanbul konaklarındaki entelektüel değişimle başlıyor. Ardından Cumhuriyet'in ilk yıllarının endişeli ve sancılı mücadelesiyle bizleri sarsıyor, kadın henüz kimliğini toplumsal olarak bulmamışken kendini var eden kadınlarla göz dolduruyor. Ve 60'lı yılların gençliğinin varoluş kaygılarıyla, köylü-kentli değişimlerle kendini gösteriyor.
Kadının her dönemde yaşadığı sıradan görünen hayatın mücadeleleriyle bu ülke topraklarının tarihini de sunuyor bizlere Tansu Bele. Mücadeleci entelektüel kadınlar, Saray'dan taşraya sürüklenmiş güzel ve naif kadınların penceresinden topluma bir sesleniş "Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım."
Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım Kitap Açıklaması
"...Sokak kapısını yine mi tam kapatmadım? Hayır, unutmadım. Tabii ki gidesin diye değil! Sen evini bırakmazsın, biliyorum. Hikâyemi mi bekliyorsun? Benim hikâyem… Gecede saklı."
"Sen kimsin, nesin ay? Kimliğin ne? Ey başıboş, sönük yüzlü, dargın bakışlı, ışıksız kadın! Sen de benim gibi bir yitik misin? Bir zamanlar ateşten bir toptun belki de, boşlukta alımla çalımla süzülen... Bir şey yaptığını, bir şey olduğunu sanan... Sonra ne oldu sana ay? Neden soğudun? Bu ölü yüzü kim verdi sana? Neden dünyanın kölesi oldun? Dünyanın kölesi... İnsanların kölesi... Erkeklerin kölesi... Erkekler seni kuşattı ay. Çünkü tenine dokundular ama iç dünyana geçemediler. Yine de sen artık eski ay değilsin. Kendi kendinin efendisi olan o özgür kadın değilsin. Erkeklerin dünyasına tepeden bakan o gümüş ayna değilsin. Sen bir taş parçasısın şimdi. Bir hiçsin. Duyguları olmayan bir hiç..."
"Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım" üç neslin hikâyesi aslında. Kitap; Osmanlı'nın son dönemindeki Saray'la ve harem ilişkileriyle, İstanbul konaklarındaki entelektüel değişimle başlıyor. Ardından Cumhuriyet'in ilk yıllarının endişeli ve sancılı mücadelesiyle bizleri sarsıyor, kadın henüz kimliğini toplumsal olarak bulmamışken kendini var eden kadınlarla göz dolduruyor. Ve 60'lı yılların gençliğinin varoluş kaygılarıyla, köylü-kentli değişimlerle kendini gösteriyor.
Kadının her dönemde yaşadığı sıradan görünen hayatın mücadeleleriyle bu ülke topraklarının tarihini de sunuyor bizlere Tansu Bele. Mücadeleci entelektüel kadınlar, Saray'dan taşraya sürüklenmiş güzel ve naif kadınların penceresinden topluma bir sesleniş "Saray'dan Taşraya İstanbul Kadınlığım."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.