Satır - Arası Toplumsal Cinsiyet; ‘Masumiyet Müzesi' ve ‘Duygusal Eğitim' Eserlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım 'Masumiyet Müzesi' ve 'Duygusal Eğitim' Eserlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
134
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-07-07
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9,62
9786257130028
556916
https://www.hesapli24.com/satir-arasi-toplumsal-cinsiyet-masumiyet-muzesi-ve-duygusal-egitim-eserlerine-karsilastirmali-bir-yaklasim
Satır - Arası Toplumsal Cinsiyet; ‘Masumiyet Müzesi' ve ‘Duygusal Eğitim' Eserlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım 'Masumiyet Müzesi' ve 'Duygusal Eğitim' Eserlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım
9.62
Toplumsal cinsiyet, bir atama işidir, kadına ve erkeğe nasıl yaşaması gerektiğini dikte eder.
Kadın ve erkek, toplum tarafından kendileri hakkında yapılan bu atamayı, doğumları ile
birlikte tebellüğ ederler. Ancak ataerkil sistem, işini şansa bırakmadığından, her yeni gelene,
yaşamı boyunca farklı şekillerde tebliğlerini sürdürür: şöyle yaşamak, böyle davranmak, şöyle
hissetmek, böyle olmak gibi... Toplum, cinsiyetlerin ‘doğma' ve ‘olma' arasındaki bağını
güçlendirir. Kâh yüksek sesle, bir yasanın dayatacağı kadar güçlü şekillerde cinsiyetler
toplumsallaşır; kâh kısık bir sesle, satır arası belirsizliği ile toplum, cinsiyet rollerini
belirlemeye devam eder. Günlük hayat akışının her anında rastlanabilecek bu mağduriyete,
belki de -en çok- edebi eserler aracılığıyla sebep olunması, pek ihtimal verilmeyen bir
durumdur. Öyle ya, okuma eylemi, başlı başına yararlı olan ve iyi hissettirendir. Ancak,
feminist edebiyat eleştirisi merceğini, edebiyatın satırları kadar, satır aralarına tuttuğumuzda,
işkillenmemiz gereken eşitsiz bir tutumun varlığı ile sarsılırız. Kadın ve erkek kahramanlara,
ataerkil telaşlarca, kısıtlı eylem haritaları ve belirli şablonlarla satır arası mahkûmiyeti
yaşatılır. Oysaki başka bir görme biçimi mümkündür. Edebiyatın satır arası eşitsizliği, hasır
altı edilecek bir kırıntı önemsizliğinde değildir.
Toplumsal cinsiyet, bir atama işidir, kadına ve erkeğe nasıl yaşaması gerektiğini dikte eder.
Kadın ve erkek, toplum tarafından kendileri hakkında yapılan bu atamayı, doğumları ile
birlikte tebellüğ ederler. Ancak ataerkil sistem, işini şansa bırakmadığından, her yeni gelene,
yaşamı boyunca farklı şekillerde tebliğlerini sürdürür: şöyle yaşamak, böyle davranmak, şöyle
hissetmek, böyle olmak gibi... Toplum, cinsiyetlerin ‘doğma' ve ‘olma' arasındaki bağını
güçlendirir. Kâh yüksek sesle, bir yasanın dayatacağı kadar güçlü şekillerde cinsiyetler
toplumsallaşır; kâh kısık bir sesle, satır arası belirsizliği ile toplum, cinsiyet rollerini
belirlemeye devam eder. Günlük hayat akışının her anında rastlanabilecek bu mağduriyete,
belki de -en çok- edebi eserler aracılığıyla sebep olunması, pek ihtimal verilmeyen bir
durumdur. Öyle ya, okuma eylemi, başlı başına yararlı olan ve iyi hissettirendir. Ancak,
feminist edebiyat eleştirisi merceğini, edebiyatın satırları kadar, satır aralarına tuttuğumuzda,
işkillenmemiz gereken eşitsiz bir tutumun varlığı ile sarsılırız. Kadın ve erkek kahramanlara,
ataerkil telaşlarca, kısıtlı eylem haritaları ve belirli şablonlarla satır arası mahkûmiyeti
yaşatılır. Oysaki başka bir görme biçimi mümkündür. Edebiyatın satır arası eşitsizliği, hasır
altı edilecek bir kırıntı önemsizliğinde değildir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.