9786256874749
816855
https://www.hesapli24.com/sesler-3
Sesler
14.29
Gün gelir mısralar, kanatlanıp çıkar bulutlara seyran eyler asırları. Mevsim
olur sarmalar ömrün her demini, irdeler evveli. Nisan olur, gözlerden iner
sevda tarlalarına. Ağustos olur, kavrulur beste-beste. Sarı sonbahar olur
sözcüklerde, yaprak döküp hüznü besler. Kış olduğunda ölümcül boran
olur, savrulur durur…
Gün gelir müebbet yemiş zindan olur, yalnızlar beldesini fethedip açılır
uçsuz bucaksız sulara. O sular ki ne zaman tanır ne mekân…
Bazen mavi, bazen gri bir günü bazen de zifiri bir geceyi giyinir. Heyulalar
eşliğinde bedensizler tahtına oturup çağırır kargışları, omuz üstünde baş
koymaz haykırışları…
Kervanlara omuz verir, gezdirir diyar-diyar. Vardığı her şehirde sinsi
yüzlere çarpıp dağılır, peyderpey eriyip toprak olur. Semaya açılıp duaya
duran ellere abanıp doğrulur. Düştüğü yerden kalkarak destan olur.
Hasretin, vuslatın, hicranın adı olur; hüznün, kederin, sevincin ânı mazi
denizinde alabora olmuş gemilerde ise anı olur.
Gün gelir, mitler sofrasına meze olur efsunlu kapıları aralar… Periler
meclisine söz olur, katli vacipler hücresine urgan… Bir kundakta, kartal
pençesine aş olup yıldırımları yoldaş eyler. Bulutlardan inip arzın dibinde
kararır, katran olur…
Gün gelir, ânı yadırgar evvelin büyülü kapısını aralar ve düşer kaybolan
yılların ardına.
Söz şimdi yine mısralarda, binsin zaman adlı gemiye; sesler, nefesler ve
siluetler arasından süzülüp varsın büyülü evvelin derinliklerine…
Gün gelir mısralar, kanatlanıp çıkar bulutlara seyran eyler asırları. Mevsim
olur sarmalar ömrün her demini, irdeler evveli. Nisan olur, gözlerden iner
sevda tarlalarına. Ağustos olur, kavrulur beste-beste. Sarı sonbahar olur
sözcüklerde, yaprak döküp hüznü besler. Kış olduğunda ölümcül boran
olur, savrulur durur…
Gün gelir müebbet yemiş zindan olur, yalnızlar beldesini fethedip açılır
uçsuz bucaksız sulara. O sular ki ne zaman tanır ne mekân…
Bazen mavi, bazen gri bir günü bazen de zifiri bir geceyi giyinir. Heyulalar
eşliğinde bedensizler tahtına oturup çağırır kargışları, omuz üstünde baş
koymaz haykırışları…
Kervanlara omuz verir, gezdirir diyar-diyar. Vardığı her şehirde sinsi
yüzlere çarpıp dağılır, peyderpey eriyip toprak olur. Semaya açılıp duaya
duran ellere abanıp doğrulur. Düştüğü yerden kalkarak destan olur.
Hasretin, vuslatın, hicranın adı olur; hüznün, kederin, sevincin ânı mazi
denizinde alabora olmuş gemilerde ise anı olur.
Gün gelir, mitler sofrasına meze olur efsunlu kapıları aralar… Periler
meclisine söz olur, katli vacipler hücresine urgan… Bir kundakta, kartal
pençesine aş olup yıldırımları yoldaş eyler. Bulutlardan inip arzın dibinde
kararır, katran olur…
Gün gelir, ânı yadırgar evvelin büyülü kapısını aralar ve düşer kaybolan
yılların ardına.
Söz şimdi yine mısralarda, binsin zaman adlı gemiye; sesler, nefesler ve
siluetler arasından süzülüp varsın büyülü evvelin derinliklerine…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.