Sezgisizliğin Dramı

Stok Kodu:
9786059474627
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
253
Basım Yeri:
Erzurum
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-12-20
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
11,83
9786059474627
543264
Sezgisizliğin Dramı
Sezgisizliğin Dramı
11.83
Felsefeye Giriş kitaplarını açtığımızda "Bilgi Felsefesi" bölümünde bilginin kaynağını akla dayandıranlara "akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir. Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir. Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu. Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır. Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor." Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir.... İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları vermesini kolaylaştıracaktır."1 Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik. Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik, psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk. Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi. Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
Felsefeye Giriş kitaplarını açtığımızda "Bilgi Felsefesi" bölümünde bilginin kaynağını akla dayandıranlara "akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir. Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir. Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu. Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır. Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor." Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir.... İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları vermesini kolaylaştıracaktır."1 Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik. Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik, psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk. Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi. Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat