Şiirin Ortak Paydası-2; Kuram ve Çözümlemeler Kuram ve Çözümlemeler

Stok Kodu:
9786055717162
Boyut:
135-215-0
Sayfa Sayısı:
440
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-11-30
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
13,27
9786055717162
391636
Şiirin Ortak Paydası-2; Kuram ve Çözümlemeler
Şiirin Ortak Paydası-2; Kuram ve Çözümlemeler Kuram ve Çözümlemeler
13.27
Yaşamı canlı tutması gereken "işlevler" ile onları yerine getiren "kişi¬ler" arasındaki ayrım üstünde özellikle durmak istiyorum. Çünkü bu ayrımın söz konusu olduğu yerde, şiiri canlı tu¬tacak ya da yozlaştıracak duyarlı bir sı¬nır var bence. Önce ozanlık ile okurluk işlevini ele alalım. Kültürel gelişmişlik düzeyi bir yana, şiir yazma yetisi ile şiirden tadalma duyarlılığı (Buna beğeni diyorlar) birbirini ne zorunlu kı¬lan, ne de engelleyen, ama karşılıklı olarak bütünleyen iki ayrı ruh durumunu belirler. Nitekim şiirsever bir toplu¬mun yalnızca ozanlardan ya da yalnızca şiir okurlarından oluşması diye bir şey düşünülemez. Böyle bir toplum ne yara¬tıcı olurdu, ne de ilginç... Tıpkı sinemasever bir toplumun yalnızca sinema yönetmenlerinden oluşmasına gerek bu¬lunmadığı gibi. Her şiir okurunun ozan¬lığa yeltendiği ya da ozanların kendilerinden başka şiir okuru bulamadığı bir toplum ne kadar komik olurdu değil mi? İşte "duyarlı sınır" dediğim ve ozanlık ile okurluğu birbirinden ayıran o çizgi, böyle bir komikliğe geçit verebilir. Şiirin üretimi ile incelenmesi de ay¬nı biçimde, birbirinden değişik iki işle¬vi ve iki ruh durumunu belirler: Biri ötekini ne dışlar, ne de zorunlu olarak içerir; birbirini bütünlerler. Buraya bir şey eklemek istiyorum: Okur-ozan ilişkisi bir tür pazarlama gibidir ama bura¬da bir nitelik arayışı söz konusudur, bir tür denetim söz konusudur. Bu anlamda bir işlevin kendi içindeki niteliği ayrıca tartışmaya açıktır.(s.168)
Yaşamı canlı tutması gereken "işlevler" ile onları yerine getiren "kişi¬ler" arasındaki ayrım üstünde özellikle durmak istiyorum. Çünkü bu ayrımın söz konusu olduğu yerde, şiiri canlı tu¬tacak ya da yozlaştıracak duyarlı bir sı¬nır var bence. Önce ozanlık ile okurluk işlevini ele alalım. Kültürel gelişmişlik düzeyi bir yana, şiir yazma yetisi ile şiirden tadalma duyarlılığı (Buna beğeni diyorlar) birbirini ne zorunlu kı¬lan, ne de engelleyen, ama karşılıklı olarak bütünleyen iki ayrı ruh durumunu belirler. Nitekim şiirsever bir toplu¬mun yalnızca ozanlardan ya da yalnızca şiir okurlarından oluşması diye bir şey düşünülemez. Böyle bir toplum ne yara¬tıcı olurdu, ne de ilginç... Tıpkı sinemasever bir toplumun yalnızca sinema yönetmenlerinden oluşmasına gerek bu¬lunmadığı gibi. Her şiir okurunun ozan¬lığa yeltendiği ya da ozanların kendilerinden başka şiir okuru bulamadığı bir toplum ne kadar komik olurdu değil mi? İşte "duyarlı sınır" dediğim ve ozanlık ile okurluğu birbirinden ayıran o çizgi, böyle bir komikliğe geçit verebilir. Şiirin üretimi ile incelenmesi de ay¬nı biçimde, birbirinden değişik iki işle¬vi ve iki ruh durumunu belirler: Biri ötekini ne dışlar, ne de zorunlu olarak içerir; birbirini bütünlerler. Buraya bir şey eklemek istiyorum: Okur-ozan ilişkisi bir tür pazarlama gibidir ama bura¬da bir nitelik arayışı söz konusudur, bir tür denetim söz konusudur. Bu anlamda bir işlevin kendi içindeki niteliği ayrıca tartışmaya açıktır.(s.168)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat