Sona Doğru - Osmanlı Tarihi III

Stok Kodu:
9789756316535
Boyut:
135-215-0
Sayfa Sayısı:
538
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2000-01-01
Çeviren:
Reşat Uzmen
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
15,31
9789756316535
423542
Sona Doğru - Osmanlı Tarihi III
Sona Doğru - Osmanlı Tarihi III
15.31
Hiçbir milletin tarihi, Türklerinki kadar önemli şartlar altında kaleme alınmamıştır. Bir milletin başına felaket ve adaletsizlik geldiği zaman, ona karşı adaletli olmak ve teessür duymak lazımdır. Gelecek nesiller, aynen adalet gibi, zayıfları korumayı ve ezilenlerin intikamını almayı arzu ederler. Milletler, tarihte, bazen cezalandırıldıklarını, bazen de intikamlarının alındığını, haklı çıkarıldıklarını ve zaferlerini bulurlar. Namlarının ve ırklarının yok olma tehlikesi karşısında derin uykularından sıçrayarak uyanan, barış zamınında denizlerinden saldırıya uğrayan, öz yurtlarında hakarete uğramış, bağımsızlıkları ihlal edilen, sayıca çokluğu hak ve demiri ad olarak alan şu moskof orduları tarafından donanması limanlarında yakılan, her tarafı işgale uğrayan Türkler, ellerinde kalan sınırlarında, dimdik, ümitsizlik silahlarıyla, Türkiye'nin kendi kanında canlanacağını veya şanlı ölümleriyle yok olacağını anlamak için önlerine ve arkalarına bakmadan savaşıyorlar. Eğer Avrupa bundan duygulanmıyorsa bile, gene de dikkatli olmak zorunda değil midir? Haçlı Seferleri'nden kalan dini nefretlerin antipati uyandırdığı Osmanlılar'ın geçmişte ne olduğu, şimdi ne oldukları ve yakın bir gelecekte ne olacaklarını açıklamak zamanı gelmiştir. Bu nefret, dünyanın dengeye ulaşması ve ırkların medeniyetlerinin çıkarları karşısında asırdan asra zayıflamaktadır. Bundan böyle, milletler yeryüzünde birbirlerini öldürmelerinin ve birbirlerinden nefret etmenin sebeplerini dinde aramayacaklardır. İşgal ettikleri toprak veya deniz parçasını başka bir ırkın tehdit edici ve evrensel saldırılarına karşı savunabilme imkanlarını soracaklardır. İstilacı bir ırkın sanki tabiatüstü bir afet gibi, toprakları, denizleri, milliyetleri, kentleri, dinleri, medeniyetleri, hürriyetleri ve ticareti işgal etmesine korkakça izin mi verecekler yoksa onu yatağına sokmak için önüne engel olarak birleşecekler mi, diye birbirlerine soruyorlar. Bu soruyu Türkiye cesaret ve kahramanlığı ile, Avrupa ise vicdanının ayaklanması ile cevap veriyor. Nasıl iyiliğin bir tepe noktası varsa kötülüğün de bir haddi vardır. Saadetin zirvesine erişen milletler inmeye başlarlar; kötülüğün dibine düşünce de yeniden tırmanırlar; kötülükte olduğu gibi felakette de kusurlu olan insan tabiatının yasası böyledir. Türkiye, hür Avrupa'nın garantisidir. Ölü zannedilen bir halkta canlı bir millet yaşadığını gördüğümüz için kendimizi tebrik edelim ve onun tarihini ya onun tekrar dirilmesi şerefine ya da bizim mezar taşımıza ithaf ederek yazalım. Lamartine
Hiçbir milletin tarihi, Türklerinki kadar önemli şartlar altında kaleme alınmamıştır. Bir milletin başına felaket ve adaletsizlik geldiği zaman, ona karşı adaletli olmak ve teessür duymak lazımdır. Gelecek nesiller, aynen adalet gibi, zayıfları korumayı ve ezilenlerin intikamını almayı arzu ederler. Milletler, tarihte, bazen cezalandırıldıklarını, bazen de intikamlarının alındığını, haklı çıkarıldıklarını ve zaferlerini bulurlar. Namlarının ve ırklarının yok olma tehlikesi karşısında derin uykularından sıçrayarak uyanan, barış zamınında denizlerinden saldırıya uğrayan, öz yurtlarında hakarete uğramış, bağımsızlıkları ihlal edilen, sayıca çokluğu hak ve demiri ad olarak alan şu moskof orduları tarafından donanması limanlarında yakılan, her tarafı işgale uğrayan Türkler, ellerinde kalan sınırlarında, dimdik, ümitsizlik silahlarıyla, Türkiye'nin kendi kanında canlanacağını veya şanlı ölümleriyle yok olacağını anlamak için önlerine ve arkalarına bakmadan savaşıyorlar. Eğer Avrupa bundan duygulanmıyorsa bile, gene de dikkatli olmak zorunda değil midir? Haçlı Seferleri'nden kalan dini nefretlerin antipati uyandırdığı Osmanlılar'ın geçmişte ne olduğu, şimdi ne oldukları ve yakın bir gelecekte ne olacaklarını açıklamak zamanı gelmiştir. Bu nefret, dünyanın dengeye ulaşması ve ırkların medeniyetlerinin çıkarları karşısında asırdan asra zayıflamaktadır. Bundan böyle, milletler yeryüzünde birbirlerini öldürmelerinin ve birbirlerinden nefret etmenin sebeplerini dinde aramayacaklardır. İşgal ettikleri toprak veya deniz parçasını başka bir ırkın tehdit edici ve evrensel saldırılarına karşı savunabilme imkanlarını soracaklardır. İstilacı bir ırkın sanki tabiatüstü bir afet gibi, toprakları, denizleri, milliyetleri, kentleri, dinleri, medeniyetleri, hürriyetleri ve ticareti işgal etmesine korkakça izin mi verecekler yoksa onu yatağına sokmak için önüne engel olarak birleşecekler mi, diye birbirlerine soruyorlar. Bu soruyu Türkiye cesaret ve kahramanlığı ile, Avrupa ise vicdanının ayaklanması ile cevap veriyor. Nasıl iyiliğin bir tepe noktası varsa kötülüğün de bir haddi vardır. Saadetin zirvesine erişen milletler inmeye başlarlar; kötülüğün dibine düşünce de yeniden tırmanırlar; kötülükte olduğu gibi felakette de kusurlu olan insan tabiatının yasası böyledir. Türkiye, hür Avrupa'nın garantisidir. Ölü zannedilen bir halkta canlı bir millet yaşadığını gördüğümüz için kendimizi tebrik edelim ve onun tarihini ya onun tekrar dirilmesi şerefine ya da bizim mezar taşımıza ithaf ederek yazalım. Lamartine
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat