9786257249614
782450
https://www.hesapli24.com/tasavvuf-yolu-mucahede-ve-mucahedede-seyhin-zaruretine-dair
Tasavvuf Yolu;;Mücâhede ve Mücâhedede Şeyhin Zaruretine Dair
8.17
“Acaba ehil kimseler tarafından yazılan eserleri okumak ve onların bu
yolda nasıl hareket edileceğini açıklayan sözlerine uymak suretiyle ‘vicdanî
mârifet' ile ‘zevkî mârifet'e ulaşmak ve ruhanî âlemin üzerindeki perdeleri
kaldırmak mümkün olur mu? Yoksa müride sülûkün delillerini açıklayacak,
tehlikelerine karşı onu uyarıp sakındıracak, mânevî hâl ve vâridâtın
karışıklığı esnasında müride bunları birbirinden ayırt ettirecek bir kimseye;
yani ümmet için âdil yönetici ya da hasta için mâhir bir tabip mesabesinde
olan bir şeyhe mi ihtiyaç vardır?”
Endülüslü âlim İbrâhim eş-Şâtıbî'nin (ö. 790/1388) gönderdiği
mektuplar aracılığıyla çağdaşı âlimlere yönelttiği bu sorular, 14 yüzyıl
Endülüs'ünde yalnızca sûfî çevrelerle sınırlı kalmayıp fakihler ve devlet
adamlarının da dâhil olduğu hararetli bir tartışmanın yansımalarıydı. İbn
Haldun, Şifâʾü's-sâʾil li-tehzîbi'l-mesâʾil ismiyle anılan risâlesinde bu
tartışmaya son derece analitik bir yaklaşımla dâhil olur. Başta “mücâhede”
kavramı olmak üzere, sûfîliğin temel kavramlarının çeşitli veçhelerine ve bu
kavramların sûfîler tarafından alımlanışına dair özgün bir tahlil ve eleştiri
sunar. Mâlikî başkadılığı vazifesinde bulunmuş bir fakih ve sosyal bilimlerin
kurucu metinlerinden kabul edilen Mukaddime'nin müellifi olarak İbn
Haldun meseleyi entelektüel bir mesafeyle ele alır ve yalnızca yukarıda
zikredilen sorular çerçevesinde ilmî bir mütalaa sunmakla yetinmez, aynı
zamanda fıkıh ve tasavvuf arasındaki alanda tartışmalara yol açan birçok
meseleyi de ihtiyatlı bir değerlendirmeye tâbi tutar.
“Acaba ehil kimseler tarafından yazılan eserleri okumak ve onların bu
yolda nasıl hareket edileceğini açıklayan sözlerine uymak suretiyle ‘vicdanî
mârifet' ile ‘zevkî mârifet'e ulaşmak ve ruhanî âlemin üzerindeki perdeleri
kaldırmak mümkün olur mu? Yoksa müride sülûkün delillerini açıklayacak,
tehlikelerine karşı onu uyarıp sakındıracak, mânevî hâl ve vâridâtın
karışıklığı esnasında müride bunları birbirinden ayırt ettirecek bir kimseye;
yani ümmet için âdil yönetici ya da hasta için mâhir bir tabip mesabesinde
olan bir şeyhe mi ihtiyaç vardır?”
Endülüslü âlim İbrâhim eş-Şâtıbî'nin (ö. 790/1388) gönderdiği
mektuplar aracılığıyla çağdaşı âlimlere yönelttiği bu sorular, 14 yüzyıl
Endülüs'ünde yalnızca sûfî çevrelerle sınırlı kalmayıp fakihler ve devlet
adamlarının da dâhil olduğu hararetli bir tartışmanın yansımalarıydı. İbn
Haldun, Şifâʾü's-sâʾil li-tehzîbi'l-mesâʾil ismiyle anılan risâlesinde bu
tartışmaya son derece analitik bir yaklaşımla dâhil olur. Başta “mücâhede”
kavramı olmak üzere, sûfîliğin temel kavramlarının çeşitli veçhelerine ve bu
kavramların sûfîler tarafından alımlanışına dair özgün bir tahlil ve eleştiri
sunar. Mâlikî başkadılığı vazifesinde bulunmuş bir fakih ve sosyal bilimlerin
kurucu metinlerinden kabul edilen Mukaddime'nin müellifi olarak İbn
Haldun meseleyi entelektüel bir mesafeyle ele alır ve yalnızca yukarıda
zikredilen sorular çerçevesinde ilmî bir mütalaa sunmakla yetinmez, aynı
zamanda fıkıh ve tasavvuf arasındaki alanda tartışmalara yol açan birçok
meseleyi de ihtiyatlı bir değerlendirmeye tâbi tutar.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.