9786059955423
465578
https://www.hesapli24.com/tasavvufun-olusumu-seriat-hakikat-iliskisi
Tasavvufun Oluşumu / Şeriat-Hakikat İlişkisi
10.84
Tasavvufun bir ilim olarak ortaya çıkarak geçirdiği tarihî süreçleri değişik açılardan ele alınabilir ve alınmalıdır da. Bu çalışma, bu süreçleri, tasavvufun diğer ilimlerle ilişkisi ve mücadelesi açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Tasavvuf tarihini bu yönüyle incelediğimizde iki esas aşamadan bahsetmemiz mümkündür. Birinci dönem, ortaya çıkışından İbnü'l-Arabî'ye kadar süregelen dönemi kapsar. Diğer ilimlerle ilişkisi ve mücadelesi açısından tasavvufun şer'î bir ilim olarak meşruiyeti, bu dönemin ana mihverini oluşturur. Dolayısıyla bu dönem tasavvufunun esas muhatabı ve karşıt ekseni, fakih ve hadisçilerin başını çektiği şer'î ve zâhirî ilimlerdir. İbnü'l-Arabî ile başlayan ikinci dönem ise, tasavvufun metafizik bir ilim olarak meşruiyeti meselesine odaklanmıştır ve bu dönemin muhatabı ve karşıt ekseni, felsefe ve kelam ilimleri olmuştur. İslam düşüncesinde ortaya çıkmış ilimleri, yöntem ve bilgi sistemlerine göre burhan, beyan ve iyan olarak kategorize eden Kuşeyrî'nin ya da burhan, beyan ve irfan olarak tanımlayan çağdaş araştırmacılardan Cabirî'nin tasnifleriyle ifade edecek olursak iyân veya irfan olarak tasavvuf, ilk dönemde beyân alanına göre kendini tanımlamış ve konumlandırmışken ikinci dönemde burhan zemininde kendini tanımlamıştır. Zemin ve muhataplar değişmiş olsa da değişmeyen esas husus, tasavvufun bir karşıt eksene göre kendine bir yer bulma çabası ve mücadelesi olmuştur.
Tasavvufun bir ilim olarak ortaya çıkarak geçirdiği tarihî süreçleri değişik açılardan ele alınabilir ve alınmalıdır da. Bu çalışma, bu süreçleri, tasavvufun diğer ilimlerle ilişkisi ve mücadelesi açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Tasavvuf tarihini bu yönüyle incelediğimizde iki esas aşamadan bahsetmemiz mümkündür. Birinci dönem, ortaya çıkışından İbnü'l-Arabî'ye kadar süregelen dönemi kapsar. Diğer ilimlerle ilişkisi ve mücadelesi açısından tasavvufun şer'î bir ilim olarak meşruiyeti, bu dönemin ana mihverini oluşturur. Dolayısıyla bu dönem tasavvufunun esas muhatabı ve karşıt ekseni, fakih ve hadisçilerin başını çektiği şer'î ve zâhirî ilimlerdir. İbnü'l-Arabî ile başlayan ikinci dönem ise, tasavvufun metafizik bir ilim olarak meşruiyeti meselesine odaklanmıştır ve bu dönemin muhatabı ve karşıt ekseni, felsefe ve kelam ilimleri olmuştur. İslam düşüncesinde ortaya çıkmış ilimleri, yöntem ve bilgi sistemlerine göre burhan, beyan ve iyan olarak kategorize eden Kuşeyrî'nin ya da burhan, beyan ve irfan olarak tanımlayan çağdaş araştırmacılardan Cabirî'nin tasnifleriyle ifade edecek olursak iyân veya irfan olarak tasavvuf, ilk dönemde beyân alanına göre kendini tanımlamış ve konumlandırmışken ikinci dönemde burhan zemininde kendini tanımlamıştır. Zemin ve muhataplar değişmiş olsa da değişmeyen esas husus, tasavvufun bir karşıt eksene göre kendine bir yer bulma çabası ve mücadelesi olmuştur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.