9786257707336
569577
https://www.hesapli24.com/turk-devletlerinde-din-devlet-iliskileri-ve-din-egitimi
Türk Devletlerinde Din-Devlet İlişkileri ve Din Eğitimi
12.89
SUNUŞ
Yaratılıştan günümüze din, toplumlar için kritik önemi haiz kurumlardan birisi
olagelmiştir. Fransız düşünür Henri Bergson bu olguyu "...günümüzde olduğu gibi
geçmişte de ilimsiz, sanatsız ve felsefesiz toplumlar olmuştur. Ancak, dinsiz bir
toplum asla olmamıştır..." şeklinde ifade etmektedir. Tarihin farklı dönemlerinde
farklı inançlara sahip olan Türkler, İslamiyet öncesinde tek tanrı (Kök Tengri)
inanışına sahip nadir halklardan birisi olmuştur. İslam'ın Türkler tarafından kabulü,
Türk tarihinde olduğu gibi İslam ve dünya tarihi ve medeniyetinde, etkisi günümüze
uzanan tesirler bırakmıştır. Günümüz Türk halklarının büyük çoğunluğunun atayurdu
olan kadim Türkistan ve Anadolu, her alanda olduğu gibi ilim ve irfanın da merkezleri
olmuştur. Karahanlılar'dan, Altın Orda'ya, Timurlular ve Osmanlı Devleti'ne uzanan
bu süreçte büyük bir kısmı hala ayakta olan binlerce medresede din eğitiminin
yanında çağın ihtiyaçları doğrultusunda matematik, fizik, astronomi ve mantık gibi
alanlarda sayısız ilim insanı yetişmiştir. Günümüz modern Batı toplumlarındaki bilgi
birikimine de kaynak teşkil ettiği bilinen Türk-İslam medeniyetinin inkişafını, Türk
devletlerindeki din, toplum ve devlet arasındaki dengeli ve ahenkli ilişkide aramak
yanlış olmasa gerek.
Ancak, 16 yüzyıl dünyasında, Batı'da sanat, kültür ve bilimde yaşanan gelişmeler,
bunların özellikle 17 ve 18.yüzyıl dünya siyasetine yansımaları ve buna mukabil
uzunca bir dönem önemli bir merkez olan Türk yurtlarında yaşanan durgunluk ve
gerileme, Türkistan'dan, Anadolu ve Balkanlara uzanan coğrafya için kötü bir kaderin
başlangıcı olmuştur. Elimizdeki kitabın muhtevası bağlamında Orta Asya açısından
bakınca özellikle 70 yılı aşan Sovyetler Birliği idaresi, bölgedeki Türk halklarında
başta din kurumu olmak üzere bütün toplumsal kurumlarda trajik değişimlere neden
olmuştur. Bu süreçte dini kurumlar ve din eğitimi de yok olma noktasına getirilmiştir.
Ancak, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında bağımsızlıklarını kazanan Orta
Asya ve Kafkasya'daki Türk devletleri, milli kimliğin ana unsurlarından birisi olarak
dini, ulus inşa süreçlerinde önemli bir araç olarak değerlendirmiş ve din eğitimi ve
dini bilinçlenmeye özel önem vermişlerdir.
Kimi yönleri ile farklılık gösterse de Türkiye ve Orta Asya'daki Türk devletlerindeki
din-devlet ilişkileri pek çok yönden benzerlik arz etmektedir. Ortak tarih, dil ve
kültüre sahip günümüz Türk devletlerindeki, din-devlet ilişkilerinin ve din eğitiminin,
tarihi arka plan ışığında sunulduğu bu kitap çalışmasının, çok etnili ve çok kültürlü
toplumsal yapılara sahip Türk devletlerindeki din-devlet ilişkilerine ve din eğitimi
çalışmalarına katkı sağlaması temennisiyle başta yazarlar olmak üzere emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Vakur SÜMER
SUNUŞ
Yaratılıştan günümüze din, toplumlar için kritik önemi haiz kurumlardan birisi
olagelmiştir. Fransız düşünür Henri Bergson bu olguyu "...günümüzde olduğu gibi
geçmişte de ilimsiz, sanatsız ve felsefesiz toplumlar olmuştur. Ancak, dinsiz bir
toplum asla olmamıştır..." şeklinde ifade etmektedir. Tarihin farklı dönemlerinde
farklı inançlara sahip olan Türkler, İslamiyet öncesinde tek tanrı (Kök Tengri)
inanışına sahip nadir halklardan birisi olmuştur. İslam'ın Türkler tarafından kabulü,
Türk tarihinde olduğu gibi İslam ve dünya tarihi ve medeniyetinde, etkisi günümüze
uzanan tesirler bırakmıştır. Günümüz Türk halklarının büyük çoğunluğunun atayurdu
olan kadim Türkistan ve Anadolu, her alanda olduğu gibi ilim ve irfanın da merkezleri
olmuştur. Karahanlılar'dan, Altın Orda'ya, Timurlular ve Osmanlı Devleti'ne uzanan
bu süreçte büyük bir kısmı hala ayakta olan binlerce medresede din eğitiminin
yanında çağın ihtiyaçları doğrultusunda matematik, fizik, astronomi ve mantık gibi
alanlarda sayısız ilim insanı yetişmiştir. Günümüz modern Batı toplumlarındaki bilgi
birikimine de kaynak teşkil ettiği bilinen Türk-İslam medeniyetinin inkişafını, Türk
devletlerindeki din, toplum ve devlet arasındaki dengeli ve ahenkli ilişkide aramak
yanlış olmasa gerek.
Ancak, 16 yüzyıl dünyasında, Batı'da sanat, kültür ve bilimde yaşanan gelişmeler,
bunların özellikle 17 ve 18.yüzyıl dünya siyasetine yansımaları ve buna mukabil
uzunca bir dönem önemli bir merkez olan Türk yurtlarında yaşanan durgunluk ve
gerileme, Türkistan'dan, Anadolu ve Balkanlara uzanan coğrafya için kötü bir kaderin
başlangıcı olmuştur. Elimizdeki kitabın muhtevası bağlamında Orta Asya açısından
bakınca özellikle 70 yılı aşan Sovyetler Birliği idaresi, bölgedeki Türk halklarında
başta din kurumu olmak üzere bütün toplumsal kurumlarda trajik değişimlere neden
olmuştur. Bu süreçte dini kurumlar ve din eğitimi de yok olma noktasına getirilmiştir.
Ancak, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında bağımsızlıklarını kazanan Orta
Asya ve Kafkasya'daki Türk devletleri, milli kimliğin ana unsurlarından birisi olarak
dini, ulus inşa süreçlerinde önemli bir araç olarak değerlendirmiş ve din eğitimi ve
dini bilinçlenmeye özel önem vermişlerdir.
Kimi yönleri ile farklılık gösterse de Türkiye ve Orta Asya'daki Türk devletlerindeki
din-devlet ilişkileri pek çok yönden benzerlik arz etmektedir. Ortak tarih, dil ve
kültüre sahip günümüz Türk devletlerindeki, din-devlet ilişkilerinin ve din eğitiminin,
tarihi arka plan ışığında sunulduğu bu kitap çalışmasının, çok etnili ve çok kültürlü
toplumsal yapılara sahip Türk devletlerindeki din-devlet ilişkilerine ve din eğitimi
çalışmalarına katkı sağlaması temennisiyle başta yazarlar olmak üzere emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Vakur SÜMER
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.