9786256977136
761530
https://www.hesapli24.com/vefa-mevsimi
Vefa Mevsimi
12.95
Açıklama: Bir adam aynı kadına kaç defa yenilebilir ve bir kadın kaç terkedilişe, kaç ayrılığa ve kaç acıya dayanabilir? İhsan-Aydan çiftinin inişli çıkışlı yasak aşkları ve bu aşkın gerçek mağdurları olan Demet ve Yakut'un yürek burkan hikâyesi bu. Demet her terkedilişinde yıkılsa ve her yıkılışında korkularının esiri olan beyni ona oyunlar oynasa da küllerinden yeniden doğmayı başarıyor. Çünkü bu hayatta gerçek misyonunun kendi doğurmadığı çocuklara annelik yapmak olduğunu kabullendi bir defa. Öte yandan Aydan, karıştığı yasa dışı işlere İhsan'ı da bulaştırmakta bir an bile tereddüt etmiyor, bu uğurda öz kızından vazgeçecek kadar hırslarına yenilmiş, gözü kararmış bir kadın. Sonuçta herkes, kendi tercihlerinin açtığı yolda yürüyerek onun getirdiği sonuçlara katlanmak zorunda kalıyor.
Daha sonraki günlerde ev sessiz bir mutsuzluk, umutsuzluk çölüne dönüşmüştü. Yemek kokuları gelmiyor, masada sohbetler edilmiyordu. Bu evliliğin kalbinin durduğunu anlatırcasına mutfak sessiz ve boştu.
Bu mevsimde serin bir rüzgâr, yas dolu bir ağıt gibi mezarları yalıyordu. Yerdeki otları ezerek attıkları her adım, orada ne yaptıklarının yürek yakan bir göstergesiydi. Demet, kokusunu doya doya içine çekemediği bebeğinin, kendisi kadar minik o çukura girmesini istemiyordu. Bir bebek asla çıkışı olmayan bu soğuk, karanlık kuyuda değil, annesinin sıcak kollarında olmalıydı.
"Haydar bunu tahmin edemeyecek kadar aptal değil.”
"Şimdi ne olacak dersin?"
"Birilerinin ipinin çekileceği kesin. Ya Cengiz, Mahmut ve elmasları alıp ortadan kaybolan o genç arasında bir hesaplaşma olacak ya da Haydar, hepsinin hesabını görecek."
Fatma şimdi Aydan'ın gözlerine şeytani bir pırıltı ile bakarak:
"Ya da hepinizin." dedi.
Cevher, üstüne atılan suçları işlemiş miydi ya da suçun ne kadarını işlemişti bilinemeden bu hayattan ayrılıyor ama mimar olmak umuduyla üniversiteye başlayan o genç kız, bir ölüm makinesine dönüşüyor. Bense ölümle ilgili konuşmalara o kadar alışkındım ki ölüm denen şey, bir oyundu benim için. Annem az sonra yerden kalkacak, elimden tutup beni babama götürecekti. Ama annem kalkmadı, daha da kötüsü, her yerinden kan sızıyordu, bu işte bir tuhaflık vardı, bu bir oyun değildi!
Açıklama: Bir adam aynı kadına kaç defa yenilebilir ve bir kadın kaç terkedilişe, kaç ayrılığa ve kaç acıya dayanabilir? İhsan-Aydan çiftinin inişli çıkışlı yasak aşkları ve bu aşkın gerçek mağdurları olan Demet ve Yakut'un yürek burkan hikâyesi bu. Demet her terkedilişinde yıkılsa ve her yıkılışında korkularının esiri olan beyni ona oyunlar oynasa da küllerinden yeniden doğmayı başarıyor. Çünkü bu hayatta gerçek misyonunun kendi doğurmadığı çocuklara annelik yapmak olduğunu kabullendi bir defa. Öte yandan Aydan, karıştığı yasa dışı işlere İhsan'ı da bulaştırmakta bir an bile tereddüt etmiyor, bu uğurda öz kızından vazgeçecek kadar hırslarına yenilmiş, gözü kararmış bir kadın. Sonuçta herkes, kendi tercihlerinin açtığı yolda yürüyerek onun getirdiği sonuçlara katlanmak zorunda kalıyor.
Daha sonraki günlerde ev sessiz bir mutsuzluk, umutsuzluk çölüne dönüşmüştü. Yemek kokuları gelmiyor, masada sohbetler edilmiyordu. Bu evliliğin kalbinin durduğunu anlatırcasına mutfak sessiz ve boştu.
Bu mevsimde serin bir rüzgâr, yas dolu bir ağıt gibi mezarları yalıyordu. Yerdeki otları ezerek attıkları her adım, orada ne yaptıklarının yürek yakan bir göstergesiydi. Demet, kokusunu doya doya içine çekemediği bebeğinin, kendisi kadar minik o çukura girmesini istemiyordu. Bir bebek asla çıkışı olmayan bu soğuk, karanlık kuyuda değil, annesinin sıcak kollarında olmalıydı.
"Haydar bunu tahmin edemeyecek kadar aptal değil.”
"Şimdi ne olacak dersin?"
"Birilerinin ipinin çekileceği kesin. Ya Cengiz, Mahmut ve elmasları alıp ortadan kaybolan o genç arasında bir hesaplaşma olacak ya da Haydar, hepsinin hesabını görecek."
Fatma şimdi Aydan'ın gözlerine şeytani bir pırıltı ile bakarak:
"Ya da hepinizin." dedi.
Cevher, üstüne atılan suçları işlemiş miydi ya da suçun ne kadarını işlemişti bilinemeden bu hayattan ayrılıyor ama mimar olmak umuduyla üniversiteye başlayan o genç kız, bir ölüm makinesine dönüşüyor. Bense ölümle ilgili konuşmalara o kadar alışkındım ki ölüm denen şey, bir oyundu benim için. Annem az sonra yerden kalkacak, elimden tutup beni babama götürecekti. Ama annem kalkmadı, daha da kötüsü, her yerinden kan sızıyordu, bu işte bir tuhaflık vardı, bu bir oyun değildi!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.