9786051469805
809657
https://www.hesapli24.com/yargi-kararlari-isiginda-cerrahide-aydinlatilmis-onam
Yargı Kararları Işığında Cerrahide Aydınlatılmış Onam
15.23
Editörü olduğum bu kitabımızı çok kıymetli, saygıdeğer hocam Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU'na armağan ediyoruz. Bu vesile ile okuyucularımızın huzurunda hocama minnet sunuyor ve O'na sonsuz teşekkürü borç biliyorum. Ayrıca böylesine güzel bir amaca aracılık eden bu kitaba bu satırları karalama şansına nail olduğum için de şükürler olsun diyorum. Zira hayatımın gelgitleri içerisinde, belki de en dipte olduğum bir döneminde öyle bir çıkmazın ortasında hiç aldırmadan dalıp gidiyordum, baygın mı ölü mü olduğum hiç belli değildi. Derindi dertlerim, hâlim tabiri caizse perişan, çöken bir kara duman vardı üstüme. Öyle bir zamana kaldık ki bir değil on değil yüzlerce yüzü olan insanlar içinde yanınıza gelince Üstat Neşet Ertaş'ın deyimi ile insanın sadece gölgesini gördüğü bir yalnızlıkta hayata bir kenardan tutunmaya çalışırken; bu hayattaki en değerli varlığa, yani anneme verdiğim tezimi tamamlama sözünü de yerine getirmem gerekiyordu. İşte böyle bir çıkmazdayken zamanında Kıymetli Evrak Hukuku dersini büyük bir zevk ve heyecanla dinlediğim kıymetli Mustafa hocamı arama fikri, belki de bu hayatta yaptığım en doğru seçimlerden biri olmuştu. Kendisi ile yaptığım telefon görüşmesinde hemen tez danışmanlığımı yapmayı kabul ettiği gibi tez konumu da belirleyip bana her türlü desteği ve kolaylığı sağlayacağını ifade etmişti. Nitekim dediğinin fazlasını da yaptı. Gurbetlik yaşayanlar iyi bilir ki insanlar gurbette her daim dost yüzlü, güler yüzlü insan arayışında olurlar. Gurbet, benim deyimimle garipliğin, hasretin vuslatı derinden derine hissetmesi ve âdeta bir bayram sevinciyle tükenip giden ömrün en ince sızısıdır. Bu sızı içinde dost yüzlü sevdiklerinizi tekrar görmekse insana bayramı yaşatır aslında. İşte telefon görüşmemizden sonra, böylesi bir bayramda Hocam kısa ve öz bir sözle hayatım boyunca kulağıma küpe olacak ve yol haritamı çizecek olan şu sözleri fısıldamıştı kulağıma: "Sen öğrencisin, lütfen ziyaretime gelirken sakın bir daha ufak da olsa bir şey getirme, biliyorsun ki hayat kısa ve ölümlü insanları kazanmak lazım. Sen de bizim evladımızsın, bunu böyle bilesin". Ayrıca kıymetli hocam o dönemde eğitim ücretimi beni kırıp rencide etmeden, nazik ve kibar bir dille üstlenmeyi de teklif etti. Hani Tolstoy 8 Sunuş "acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını hissedebiliyorsan insansın" diyor ya, hayatımda bu sözün canlı bir örneği olarak gördüğüm nadir insanlardan biridir değerli Hocam. Her daim haksızlığın karşısında ve haktan yana rol alan sevgili hocama benim de naçizane sözüm şu olsun isterim: Evet, iyilik yolunda, insanları kazanma uğrunda ömrümü vakfedeceğimi; bu bayrağı, hak eden ellere teslim edene kadar elden düşürmeyeceğimi bilmenizi isterim sevgili Hocam. Baki'nin deyimiyle ‘‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.'' Bu satırlarla kıymetli okuyucularımızın vaktinden çaldığım için onlardan af diliyorum. Bir ADANA aşığı olan kıymetli hocamın saygıyla ellerinden öpüyorum. Biliyorum ki asıl sahibine hiçbir zaman ödenmeyecek yegâne borç minnet borcudur. Minnettarım size hocam!
Editörü olduğum bu kitabımızı çok kıymetli, saygıdeğer hocam Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU'na armağan ediyoruz. Bu vesile ile okuyucularımızın huzurunda hocama minnet sunuyor ve O'na sonsuz teşekkürü borç biliyorum. Ayrıca böylesine güzel bir amaca aracılık eden bu kitaba bu satırları karalama şansına nail olduğum için de şükürler olsun diyorum. Zira hayatımın gelgitleri içerisinde, belki de en dipte olduğum bir döneminde öyle bir çıkmazın ortasında hiç aldırmadan dalıp gidiyordum, baygın mı ölü mü olduğum hiç belli değildi. Derindi dertlerim, hâlim tabiri caizse perişan, çöken bir kara duman vardı üstüme. Öyle bir zamana kaldık ki bir değil on değil yüzlerce yüzü olan insanlar içinde yanınıza gelince Üstat Neşet Ertaş'ın deyimi ile insanın sadece gölgesini gördüğü bir yalnızlıkta hayata bir kenardan tutunmaya çalışırken; bu hayattaki en değerli varlığa, yani anneme verdiğim tezimi tamamlama sözünü de yerine getirmem gerekiyordu. İşte böyle bir çıkmazdayken zamanında Kıymetli Evrak Hukuku dersini büyük bir zevk ve heyecanla dinlediğim kıymetli Mustafa hocamı arama fikri, belki de bu hayatta yaptığım en doğru seçimlerden biri olmuştu. Kendisi ile yaptığım telefon görüşmesinde hemen tez danışmanlığımı yapmayı kabul ettiği gibi tez konumu da belirleyip bana her türlü desteği ve kolaylığı sağlayacağını ifade etmişti. Nitekim dediğinin fazlasını da yaptı. Gurbetlik yaşayanlar iyi bilir ki insanlar gurbette her daim dost yüzlü, güler yüzlü insan arayışında olurlar. Gurbet, benim deyimimle garipliğin, hasretin vuslatı derinden derine hissetmesi ve âdeta bir bayram sevinciyle tükenip giden ömrün en ince sızısıdır. Bu sızı içinde dost yüzlü sevdiklerinizi tekrar görmekse insana bayramı yaşatır aslında. İşte telefon görüşmemizden sonra, böylesi bir bayramda Hocam kısa ve öz bir sözle hayatım boyunca kulağıma küpe olacak ve yol haritamı çizecek olan şu sözleri fısıldamıştı kulağıma: "Sen öğrencisin, lütfen ziyaretime gelirken sakın bir daha ufak da olsa bir şey getirme, biliyorsun ki hayat kısa ve ölümlü insanları kazanmak lazım. Sen de bizim evladımızsın, bunu böyle bilesin". Ayrıca kıymetli hocam o dönemde eğitim ücretimi beni kırıp rencide etmeden, nazik ve kibar bir dille üstlenmeyi de teklif etti. Hani Tolstoy 8 Sunuş "acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını hissedebiliyorsan insansın" diyor ya, hayatımda bu sözün canlı bir örneği olarak gördüğüm nadir insanlardan biridir değerli Hocam. Her daim haksızlığın karşısında ve haktan yana rol alan sevgili hocama benim de naçizane sözüm şu olsun isterim: Evet, iyilik yolunda, insanları kazanma uğrunda ömrümü vakfedeceğimi; bu bayrağı, hak eden ellere teslim edene kadar elden düşürmeyeceğimi bilmenizi isterim sevgili Hocam. Baki'nin deyimiyle ‘‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.'' Bu satırlarla kıymetli okuyucularımızın vaktinden çaldığım için onlardan af diliyorum. Bir ADANA aşığı olan kıymetli hocamın saygıyla ellerinden öpüyorum. Biliyorum ki asıl sahibine hiçbir zaman ödenmeyecek yegâne borç minnet borcudur. Minnettarım size hocam!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.