Yeni Despotizm;Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması

Stok Kodu:
9786053163992
Boyut:
130-195-
Sayfa Sayısı:
208
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-12-11
Çeviren:
Ayşecan Ay
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
12,52
9786053163992
833248
Yeni Despotizm;Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması
Yeni Despotizm;Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması
12.52
Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor. Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz. Despotların yönettiği bu dünyada despotizm sadece bir siyaset “sanatı” olarak meşrulaştırılıp benimsenmekle kalmıyor, bir kült(ür) olarak da normalleştiriliyor. Despotizm bugün yeniden canlandırılırken, kendisini inkâr eden, antidespotik, hatta demokratik olarak gören ve gösteren bir yapı sergiliyor. Ama unutmamalı: Baudelaire'in vaktiyle yazdığı gibi, “şeytanın en büyük kurnazlığı, insanları şeytanın var olmadığına inandırmasıdır.” Eğer kandırma despotizmin tanımlayıcı özelliğiyse, despotik yönetimlerin en büyük kandırmacası insanları despotik olmadıklarına ikna etmeleridir. — Bülent Diken YAZAR HAKKINDA: Lancaster ve Kadir Has Üniversitelerinde Sosyal ve Kültürel Teori dersleri veriyor. Araştırma alanları esasen sosyal teori, siyaset felsefesi, sinema sosyolojisi, kentleşme ve göçmenlikten oluşuyor. Başlıca kitapları: Strangers, Ambivalence and Social Theory (1998, Yabancılar, Müphemlik ve Sosyal Teori), The Culture of Exception (2005, İstisna Kültürü; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Filmlerle Sosyoloji (Metis, 2010; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Nihilizm (Ayrıntı, 2011), İsyan, Devrim, Eleştiri (Metis, 2013), God, Politics, Economy (Routledge, 2015) ve Nuri Bilge Ceylan Sineması (Metis, 2018; Graeme Gilloch ve Craig Hammond ile birlikte).
Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor. Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz. Despotların yönettiği bu dünyada despotizm sadece bir siyaset “sanatı” olarak meşrulaştırılıp benimsenmekle kalmıyor, bir kült(ür) olarak da normalleştiriliyor. Despotizm bugün yeniden canlandırılırken, kendisini inkâr eden, antidespotik, hatta demokratik olarak gören ve gösteren bir yapı sergiliyor. Ama unutmamalı: Baudelaire'in vaktiyle yazdığı gibi, “şeytanın en büyük kurnazlığı, insanları şeytanın var olmadığına inandırmasıdır.” Eğer kandırma despotizmin tanımlayıcı özelliğiyse, despotik yönetimlerin en büyük kandırmacası insanları despotik olmadıklarına ikna etmeleridir. — Bülent Diken YAZAR HAKKINDA: Lancaster ve Kadir Has Üniversitelerinde Sosyal ve Kültürel Teori dersleri veriyor. Araştırma alanları esasen sosyal teori, siyaset felsefesi, sinema sosyolojisi, kentleşme ve göçmenlikten oluşuyor. Başlıca kitapları: Strangers, Ambivalence and Social Theory (1998, Yabancılar, Müphemlik ve Sosyal Teori), The Culture of Exception (2005, İstisna Kültürü; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Filmlerle Sosyoloji (Metis, 2010; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Nihilizm (Ayrıntı, 2011), İsyan, Devrim, Eleştiri (Metis, 2013), God, Politics, Economy (Routledge, 2015) ve Nuri Bilge Ceylan Sineması (Metis, 2018; Graeme Gilloch ve Craig Hammond ile birlikte).
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat