9786052930465
828914
https://www.hesapli24.com/zerilerin-direnisi-gunes-kavminin-kadin-hikayeleri
Zerîlerin Direnişi; Güneş Kavminin Kadın Hikayeleri
12.85
Tüm dünya gördü, bütün bir dünya unutmuş göründü. Vahşetin akla sığmazlığının sağır bir yankı, sınır tanımaz dehşetin sığ ve yetim bir sözcük gibi uluorta bırakılışı. Halbuki kurbanlar orada ve gözlerimizin içine bakıyor; çocukların çığlıkları, kadınların paramparça yakarışları hala kulaklarımızda. Görmemeyi ve duymamayı, mülayim bir hayat ve sürdürülebilir dünya tasavvuruyla uyumlu ve zorunlu gören bir insanlık alemi. Kayıtlar ve görüntüler orada, herkesin erişebileceği bir iç çekiş mesafesinde. Ama doğru, hayal gücünü aşıp inanılmaz boyutlara vardırılan vahşet, gördüğünü yadsıyan insanın inanma gücünden götürür. Artık kurbanın tüm inandırıcılığı bile, olayın akla sığabilecek miktarının mantıklı görüngülerini sunabilmesine bağlı. Sonuçta gerçeğin kurgulanmış yalanlar gibi algılanmak istendiği, bir miktar yalan eşlik etmediğinde gerçeğin gerçek gibi görünemeyeceği ürkütücü zamanlar bunlar…Mitik hikayelerde, binlerce yıl önceden kalma masallarda geçerdi. Bu yüzden kurbanları hayal güçlerinin genişliğiyle; yazarı, dramla özdeşleşen trajik retoriğiyle suçlayabiliriz. Ama hayır! Gözleri önünde parçaladıkları kırk günlük bebeği annesine yedirenlerin dehşeti binlerce yıl önceden kalma bir masal değildi. Sekiz yıl önceydi, yani dündü daha, az önceydi hatta. Bir filmi izler gibi izlerken bile, hepimiz olanları göremeyecek kadar kördük ve hiçbirimiz olanları göremeyecek kadar kör değildik. Herkes gördüğünü unutacak kadar aptaldı ve hiç kimse gördüğünü unutacak kadar aptal değildi. Rojbîn Deniz, tam da bu yüzsüzlüğünden yakalıyor insanlığı; hiç kimsenin ne körlüğe ne aptallığa, ne yönetilmiş esrikliğe ne yarı bilinçli bir teslimiyet jestine sığınmasına izin vermiyor.Zerîlerin Direnişi, on sekiz Ezîdî kadının, dahası sözü edilemeyecek kadar korkunç bir vahşete uğrayan ama buna rağmen ayakta kalmayı başaran, dövüşen ve kendi küllerinden yeniden dirilen zamanın başlangıcı kadar eski bir kavmin ve onun tüm direngen kadınlarının hikayesi. Bir çırpıda okuyamayacağınız bir kitap bu. Hala sürüp giden caniliğe teslim olmak istemeyenin tekrar tekrar bu vahşeti anlama çabasına geri dönmek zorunda kalacağı ve her hikâyeden sonra durup uzun uzun düşünmek durumunda kalacağı sarsıcı bir eser.
Tüm dünya gördü, bütün bir dünya unutmuş göründü. Vahşetin akla sığmazlığının sağır bir yankı, sınır tanımaz dehşetin sığ ve yetim bir sözcük gibi uluorta bırakılışı. Halbuki kurbanlar orada ve gözlerimizin içine bakıyor; çocukların çığlıkları, kadınların paramparça yakarışları hala kulaklarımızda. Görmemeyi ve duymamayı, mülayim bir hayat ve sürdürülebilir dünya tasavvuruyla uyumlu ve zorunlu gören bir insanlık alemi. Kayıtlar ve görüntüler orada, herkesin erişebileceği bir iç çekiş mesafesinde. Ama doğru, hayal gücünü aşıp inanılmaz boyutlara vardırılan vahşet, gördüğünü yadsıyan insanın inanma gücünden götürür. Artık kurbanın tüm inandırıcılığı bile, olayın akla sığabilecek miktarının mantıklı görüngülerini sunabilmesine bağlı. Sonuçta gerçeğin kurgulanmış yalanlar gibi algılanmak istendiği, bir miktar yalan eşlik etmediğinde gerçeğin gerçek gibi görünemeyeceği ürkütücü zamanlar bunlar…Mitik hikayelerde, binlerce yıl önceden kalma masallarda geçerdi. Bu yüzden kurbanları hayal güçlerinin genişliğiyle; yazarı, dramla özdeşleşen trajik retoriğiyle suçlayabiliriz. Ama hayır! Gözleri önünde parçaladıkları kırk günlük bebeği annesine yedirenlerin dehşeti binlerce yıl önceden kalma bir masal değildi. Sekiz yıl önceydi, yani dündü daha, az önceydi hatta. Bir filmi izler gibi izlerken bile, hepimiz olanları göremeyecek kadar kördük ve hiçbirimiz olanları göremeyecek kadar kör değildik. Herkes gördüğünü unutacak kadar aptaldı ve hiç kimse gördüğünü unutacak kadar aptal değildi. Rojbîn Deniz, tam da bu yüzsüzlüğünden yakalıyor insanlığı; hiç kimsenin ne körlüğe ne aptallığa, ne yönetilmiş esrikliğe ne yarı bilinçli bir teslimiyet jestine sığınmasına izin vermiyor.Zerîlerin Direnişi, on sekiz Ezîdî kadının, dahası sözü edilemeyecek kadar korkunç bir vahşete uğrayan ama buna rağmen ayakta kalmayı başaran, dövüşen ve kendi küllerinden yeniden dirilen zamanın başlangıcı kadar eski bir kavmin ve onun tüm direngen kadınlarının hikayesi. Bir çırpıda okuyamayacağınız bir kitap bu. Hala sürüp giden caniliğe teslim olmak istemeyenin tekrar tekrar bu vahşeti anlama çabasına geri dönmek zorunda kalacağı ve her hikâyeden sonra durup uzun uzun düşünmek durumunda kalacağı sarsıcı bir eser.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.